Hadislerle İslâm Cilt 7 Sayfa 511

teşrik, kurban kesmek ve kurban etlerini güneşe sererek kurutmak demektir. Kurban kesmenin vakti de güneşin doğmasından sonradır. Teşrikin bir anlamı da ışıktır. Tıpkı güneşin etrafı aydınlatması gibi bayram neşesi de müminlerin gönüllerini birbirlerine açar. Bu da Kurban Bayramı"nın teşrik günleri olarak anılmasını anlamlı kılmaktadır.36 Müslümanlar arefe günü sabah namazından başlayarak bu bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar her farz namazın ardından teşrik tekbirleri getirmekle bütün bunların Allah"ın bir lütfu olduğunu ilân ederler ve bu nimetleri bahşeden Rablerine şükürlerini ifade etmiş olurlar.

Bayram coşkusunun bireysel ve toplumsal güvenliği tehdit etmemesi önemlidir. Bu günlerde kardeşliğin ruhuna uymayan hatta güvensizliği çağrıştıracak hiçbir davranışa meydan verilmez. Meselâ, bayramda silah taşımak bile yasaklanmıştır.37 Böyle bir davranış, herhangi bir kazaya ya da fevri bir hareket sonucu yaşanacak üzüntüye sebebiyet verme ihtimalinden dolayı bayramın ruhuna aykırı görülmüştür. Günümüzde ortaya çıkan acıların bazısını bir kaza kurşununun başlattığını göz önüne getirdiğimizde, Allah Resûlü"nün bu uygulamasının ne kadar önemli olduğunu anlayabiliriz.

Ramazan"da tutulan oruçlarla hem bedenini hem de ruhunu arındıran, aç insanların hâlini anlayan ve onlara yardım edenler destek oldukları insanlarla beraber, el ele bayramın sevincini paylaşırlar ve birbirlerinden farksız oldukları anlayışını yaşatırlar. Bayramın hürmetine küsler barıştırılır, dargınların gönlü alınır, büyükler ziyaret edilir, akrabalık ve dostluk bağları tazelenir. Aynı şekilde fakir fukara ve muhtaca verilmek üzere içtenlik ve samimiyet nişanesi olan kurban ile kazanılan Allah"a yakınlık, kurban etlerinden diğer insanlara ikram etme sayesinde kullar arasında da yakınlaşmaya dönüşür. Bu samimi niyetle Müslümanlar Allah"a daha da yakınlaşmış olur. Bu yönleriyle bayramlar, kardeşliğin gereğini yerine getirme anlarıdır. Böylece Peygamberimiz tarafından birbirlerini sevme, birbirlerine merhamet ve şefkat gösterme hususunda bir insan bedenine benzetilen Müslüman toplumda,38 herkes diğerlerinin ihtiyaçlarını hissetme ve giderme fırsatı bulur.

Bayramlarda eda edilen bayram namazlarına katılımın diğer namazlara oranla daha fazla olması da Müslüman toplumun fertlerinin bir araya gelmelerinin hoş bir yansıması olarak kabul edilmelidir. Modern hayat şartlarının birbirlerinden uzaklaştırdığı insanlar, bu vesileyle yılda iki

    

Dipnotlar

36 İE2/464 İbnü’l-Esîr, Nihâye, II, 464.

شرق } ( ه ) في حديث الحج ذكر [ أيام التَّشْرِيق في غَير مَوضِع ] وهي ثلاثةُ أيام تَليِ عِيدَ النحر سُمِّيت بذلك من تْشرِيق اللّحم وهو تَقديدُه وبَسْطه في الشمس ليَجِفّ لأنَّ لُحوم الأضاَحِى كانت تُشرَّق فيها بمنٌى . وقيل سُمِّيت به لأن الهَدْي والضَّحايا لا تُنحَرُ حتى تَشرُق الشمس : أي تَطْلُع ( ه ) وفيه [ أن المْشركين كانوا يقولون : أشرِق ثَبِير كيما نُغيِر ] ثَبير : جَبَل بمنىً أي ادْخُل أيها الجَبَل في الشروق وهو ضوءُ الشمس . كيما نُغير : أي ندفع للنَّحر . وذكر بعضهم أن أيام التشريق بهذا سميت - وفيه [ من ذَبح قبل التشريق فليُعِد ] أي قبل أن يُصَلِّىَ صلاةَ العيدِ وهو من شرُوق الشمس لأن ذلك وقتها ( ه ) ومنه حديث علي [ لا جُمْعة ولا تشريق إلاَّ في مِصْرٍ جامع ] أراد صلاةَ العِيدِ . ويقال لموضعها المُشَرَّق ( س ) ومنه حديث مسروق [ انطَلِقْ بنا إلى مُشَرَّقكم ] يعني المُصَلَّى . وسأل أعرابي رجُلا فقال : أين مَنْزِل المُشَرَّق يعني الذي يُصَلَّي فيه العيد . ويقال لَمسْجد الخَيْف المُشَرّق وكذلك لسُوق الطائف - وفي حديث ابن عباس [ نَهى عن الصلاة بعد الصبح حتى تَشرُق الشمس ] يقال شرَقت الشمس إذا طلعت وأشرَقَت إذا أضاءَت . فإن أراد في الحديث الطلوع فقد جاء في حديث آخر حتى تطلُع الشمس وإن أراد الإضاءةً فقد جاءَ في حديث آخر حتى تَرتَفِع الشمسُ والإضاءةُ مع الارتفاع ( ه ) وفيه [ كأنهما ظُلَّتان سَوْدَاوَان بَيْنَهما شرْق ] الشَّرْق ها هنا : الضَّوءُ وهو الشمس والشَّقُّ أيضا [ ه ] وفي حديث ابن عباس [ في السماء بابٌ للتَّوبة يقال له المِشرِيق وقد رُدَّ حتى ما بقى إلا شرْقةُ ] أي الضوءُ الذي يَدْخُل من شقِّ الباب

37 İM1314 İbn Mâce, İkâmet, 168.

حَدَّثَنَا عَبْدُ الْقُدُّوسِ بْنُ مُحَمَّدٍ حَدَّثَنَا نَائِلُ بْنُ نَجِيحٍ حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ زِيَادٍ عَنِ ابْنِ جُرَيْجٍ عَنْ عَطَاءٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم نَهَى أَنْ يُلْبَسَ السِّلاَحُ فِى بِلاَدِ الإِسْلاَمِ فِى الْعِيدَيْنِ إِلاَّ أَنْ يَكُونُوا بِحَضْرَةِ الْعَدُوِّ .

38 B6011 Buhârî, Edeb, 27;

حَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ حَدَّثَنَا زَكَرِيَّاءُ عَنْ عَامِرٍ قَالَ سَمِعْتُهُ يَقُولُ سَمِعْتُ النُّعْمَانَ بْنَ بَشِيرٍ يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « تَرَى الْمُؤْمِنِينَ فِى تَرَاحُمِهِمْ وَتَوَادِّهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ كَمَثَلِ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى عُضْوًا تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ جَسَدِهِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّى » . M6586 Müslim, Birr, 66.حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا أَبِى حَدَّثَنَا زَكَرِيَّاءُ عَنِ الشَّعْبِىِّ عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِى تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ وَتَعَاطُفِهِمْ مَثَلُ الْجَسَدِ إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الْجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّى » .