Allah Resûlü"nün ifadesiyle, “Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzerler.” 67 Bir yakınını kaybetmenin verdiği acıyla yürekleri parçalanan cenaze sahiplerinin yardımına koşmak, maddî ve mânevî anlamda kendilerine destek olmak Müslümanlığın gereklerindendir.68 Nitekim Mute Harbi"nde Ca"fer b. Ebû Tâlib"in şehit olduğu haberi gelince, “Ca"fer ailesi için yemek hazırlayın, çünkü başlarına kendilerini meşgul edecek bir hâl geldi.” 69 buyuran Resûlullah, cenazeye katılan diğer insanların onlar için yemek yapıp getirmelerini emretmiştir. Câbir b. Abdullah"ın, Uhud Savaşı"nda şehit olan babası için halasıyla birlikte ağladığını gördüğünde ise, “Ağlasanız da ağlamasanız da siz şehidi yerinden kaldırıncaya kadar melekler kanatlarıyla onu gölgelendirmeye devam ettiler.” 70 sözleriyle onları teselli etmiş, başına böyle bir felâket gelen kimseye sabır tavsiye edip taziyede bulunanları Allah Teâlâ"nın âhirette mükâfatlandıracağını haber vermiştir.71
“Siz kimi hayırla anarsanız ona cennet, kimi de kötülükle anarsanız ona da cehennem vacip olur. Zira sizler yeryüzünde Allah"ın şahitlerisiniz.” buyurarak ölü hakkında yapılan şahitliğin önemine işaret eden72 Allah Resûlü, “Ölülerinizin iyiliklerini anın, onların kötülüklerini zikretmekten kaçının.” 73 sözleriyle ölen kimselerin daima hayırla anılmalarını istemiştir. Ayrıca hayattayken yaptıkları hatalar nedeniyle ölüler hakkında hoş olmayan ifadeler kullanılmasını yasaklayarak74 bu tür sözlerin cenaze sahiplerini inciteceğini hatırlatmıştır.75
Müminlerin dünya hayatına veda eden kardeşlerini her zaman hatırlaması, hayırla anması, ona olan hürmetin, vefakârlığın ve samimiyetin bir göstergesidir. Ancak dinimizde ölüler için karalar bağlayıp yas tutmak, hayata küsüp dünyevî zevklerden uzaklaşmak uygun görülmemiştir. Nitekim câhiliye döneminde kocası ölen kadın küçük bir eve girer, en kötü elbisesini giyer, bu şekilde bir yıl boyunca yas tutardı.76 Hz. Peygamber bu tür âdetleri kaldırarak, “Allah"a ve âhiret gününe iman eden bir kadının ölü için üç geceden fazla yas tutması helâl olmaz.” buyurmuş, ancak kadının iddet beklediği süre zarfında, kaybettiği eşi için matemini sürdürmesinde bir sakınca görmemiştir.77
Peygamber Efendimiz, yakınlarını kaybeden kimselerin ölenlerin borçlarını ödemelerini ve sevabını kendilerine bağışlamak üzere onlar adına hayır yapmalarını güzel görmüştür. Örneğin, kendisine gelerek vefat eden