Hadislerle İslâm Cilt 7 Sayfa 572

“makber” veya “makbere” kelimeleri kullanılır.3 Türkçede ise kabrin karşılığı olarak Arapçada “ziyaret edilen” yer anlamındaki “mezar” kelimesi kullanılır. Kab(i)r kelimesi, Kur"an"da daha çok yeniden dirilişin anlatıldığı âyetlerde, “insanların kabirlerinden çıka(rıla)cağını” ifade ederken “kubûr” şeklinde çoğul olarak kullanılmıştır.4

İnsanı bir nutfeden (sperm) yarattıktan sonra ona bir tabiat ve biçim verdiğini, sonra da hayat yolunu onun için kolaylaştırdığını belirten Yüce Allah, nihayet onu öldürüp kabre koyduğunu ve dilediği bir zamanda onu tekrar dirilteceğini buyurmaktadır.5 Böylece toprağa gömülerek yaratıldığı öze geri döndürülen insan, orada Allah"ın dilediği vakte kadar bekletilecek ve yeniden diriltilecektir. İslâm geleneğinde ölümle yeniden diriliş arasındaki bu süreç “berzah âlemi” olarak isimlendirilir. İki şey arasındaki engeli ifade etmek için kullanılan “berzah” kelimesi,6 Kur"an"da, “öldükten sonra diriliş gününe (ba"s) kadar insanın dünyaya tekrar dönmesine engel olan şey”7 anlamında kullanılır.

Kıyamet, yeniden diriliş süreci, hesap günü ve cennet cehennem hayatına dair zaman zaman ayrıntılı bilgiler veren Kur"an, ölümle yeniden diriliş arasındaki sürece, diğer bir ifadeyle kabir ahvaline ilişkin açık bir mâlûmat sunmamıştır. Ancak Kur"an"da Medine"deki münafıklardan bahsedilirken onların iki defa azap göreceklerine ve sonra da büyük bir azaba iletileceklerine,8 yine Firavun ailesinden söz edilirken onların sabah akşam en kötü azaba maruz kalacaklarına, kıyametin kopacağı günde de azabın en şiddetlisine duçar olacaklarına9 dair ilâhî beyanlar birçok âlim tarafından kabir azabı olarak yorumlanmıştır. Bazı âyetler ışığında münafıklar ve inkârcılar için bu değerlendirmeler yapılmasına karşın inanan ve salih amel işleyenlerin kabirde görecekleri mükâfata ilişkin doğrudan veya dolaylı olarak herhangi bir Kur"an âyetine işaret edilmediği görülmektedir.

Kur"an"da, âhirette hesaba çekilmek üzere yeniden diriltilen insanların, kabirlerinde çok az bir süre kaldıklarını zannetmeleri10 veya kıyamet gününü gördüklerinde dünyada sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kalmış gibi hissetmeleri,11 yine sûra üfürüldüğünde birden kabirlerinden kalkıp koşarak Rablerine giden insanların, “Eyvah, eyvah! Bizi kabrimizden kim kaldırdı?” 12 gibi şaşkınlık ifadeleri sarf etmeleri onların kabirlerinde herhangi bir şey yaşamadıkları yorumlarına da yol açmış, böylece kabir sorgusu veya ahvali hakkında hâkim görüşün aksine farklı bir eğilim de İslâm düşüncesinde kendine yer bulmuştur.

    

Dipnotlar

3 LA39/3509, İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, XXXIX, 3509.

( قبر ) القَبْرُ مدفن الإِنسان وجمعه قُبُور والمَقْبَرُ المصدر والمَقْبرَة بفتح الباء وضمها موضع القُبُور قال سيبويه المَقْبُرة ليس على الفعل ولكنه اسم الليث والمَقْبَرُ أَيضاً موضع القبر وهو المَقْبَريّ والمَقْبُرِيّ الجوهري المَقْبَرَة والمَقْبُرة واحدة المقابر وقد جاء في الشعر المَقْبَرُ قال عبد الله بن ثعلبة الحَنَفيّ أَزُورُ وأَعْتادُ القُبورَ ولا أَرَى سِوَى رَمْسِ أَعجازٍ عليه رُكُودُ لكلِّ أُناسٍ مَقْبَرٌ بفِنائِهم فهمْ يَنْقُصُونَ والقُبُورُ تَزِيدُ قال ابن بري قول الجوهري وقد جاء في الشعر المَقْبَرُ يقتضي أَنه من الشاذ قال وليس كذلك بل هو قياس في اسم المكان من قَبَرَ يَقْبُرُ المَقْبَرُ ومن خرج يَخْرُجُ المَخْرَج ومن دخل يَدْخُلُ المَدْخَل وهو قياس مطَّرد لم يَشِذَّ منه غيرُ الأَلفاظِ المعروفة مثل المَبِيتِ والمَسْقِطِ والمَطْلِع والمَشْرِقِ والمَغْرِب ونحوها والفِناء ما حول الدار قال وهمزته منقلبة عن واو بدليل قولهم شجرة فَنْواء أَي واسعة الفناء لكثرة أَغصانها وفي الحديث نهى عن الصلاة في المَقْبُرَة هي موضع دفن الموتى وتضم باؤها وتفتح وإِنما نهى عنها لاختلاط ترابها بصديد الموتى ونجاساتهم فإِن صلى في مكان طاهر منها صحت صلاته ومنه الحديث لا تجعلوا بيوتَكم مَقابر أَي لا تجعلوها لكم كالقبور لا تصلون فيها لأَن العبد إِذا مات وصار في قبره لم يُصَلّ ويشهد له قوله فيه اجعلوا من صلاتكم في بيوتكم ولا تتخذوها قبوراً

4 Hac, 22/7;

وَاَنَّ السَّاعَةَ اٰتِيَةٌ لَا رَيْبَ ف۪يهَاۙ وَاَنَّ اللّٰهَ يَبْعَثُ مَنْ فِي الْقُبُورِ ﴿7﴾ İnfitâr, 82/4;وَاِذَا الْقُبُورُ بُعْثِرَتْۙ ﴿4﴾ Âdiyât, 100/9.اَفَلَا يَعْلَمُ اِذَا بُعْثِرَ مَا فِي الْقُبُورِۙ ﴿9﴾

5 Abese, 80/19-22.

مِنْ نُطْفَةٍۜ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُۙ ﴿19﴾ ثُمَّ السَّب۪يلَ يَسَّرَهُۙ ﴿20﴾ ثُمَّ اَمَاتَهُ فَاَقْبَرَهُۙ ﴿21﴾ ثُمَّ اِذَا شَآءَ اَنْشَرَهُ ﴿22﴾ كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَآ اَمَرَهُۙ

6 İE1/143, İbnü’l-Esîr, Nihâye, I, 143.

{ برزخ } ... في حديث المبعث عن أبي سعيد [ في بَرْزَخ ما بين الدنيا والآخرة ] البرزخ : ما بين كل شيئين من حاجز ( ه ) ومنه حديث علي [ أنه صلى بقوم فأسْوَى بَرْزَخا ] أي أسْقَط في قِراءته من ذلك الموضع إلى الموضع الذي كان انتهى إليه من القرآن - ومنه حديث عبد اللّه [ وسُئل عن الرجل يجد الوسْوَسة فقال : تلك بَرازخ الإيمان ] يُريد ما بين أوّله وآخره . فأوّله الإيمان باللّه ورسوله وأدناه إماطة الأذَى عن الطريق . وقيل أراد ما بين اليَقِين والشك . والبَرازخ جَمْع بَرْزخ

7 Mü’minûn, 23/99-100.

حَتّٰىٓ اِذَا جَآءَ اَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِۙ ﴿99﴾ لَعَلّ۪يٓ اَعْمَلُ صَالِحًا ف۪يمَا تَرَكْتُ كَلَّاۜ اِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَآئِلُهَاۜ وَمِنْ وَرَآئِهِمْ بَرْزَخٌ اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ ﴿100﴾

8 Tevbe, 9/101.

وَمِمَّنْ حَوْلَكُمْ مِنَ الْاَعْرَابِ مُنَافِقُونَۜ وَمِنْ اَهْلِ الْمَد۪ينَةِ مَرَدُوا عَلَى النِّفَاقِ لَا تَعْلَمُهُمْۜ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْۜ سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ يُرَدُّونَ اِلٰى عَذَابٍ عَظ۪يمٍۚ ﴿101﴾

9 Mü’min, 40/45-46.

فَوَقٰيهُ اللّٰهُ سَيِّـَٔاتِ مَا مَكَرُوا وَحَاقَ بِاٰلِ فِرْعَوْنَ سُوٓءُ الْعَذَابِۚ ﴿45﴾ اَلنَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّاۚ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ۠ اَدْخِلُوٓا اٰلَ فِرْعَوْنَ اَشَدَّ الْعَذَابِ ﴿46﴾

10 İsrâ, 17/52.

يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَج۪يبُونَ بِحَمْدِه۪ وَتَظُنُّونَ اِنْ لَبِثْتُمْ اِلَّا قَل۪يلًا۟ ﴿52﴾

11 Nâziât, 79/46.

كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَهَا لَمْ يَلْبَثُوٓا اِلَّا عَشِيَّةً اَوْ ضُحٰيهَا ﴿46﴾

12 Yâsîn, 36/51-52.

وَنُفِخَ فِي الصُّورِ فَاِذَا هُمْ مِنَ الْاَجْدَاثِ اِلٰى رَبِّهِمْ يَنْسِلُونَ ﴿51﴾ قَالُوا يَا وَيْلَنَا مَنْ بَعَثَنَا مِنْ مَرْقَدِنَاۢ ۔هٰذَا مَا وَعَدَ الرَّحْمٰنُ وَصَدَقَ الْمُرْسَلُونَ ﴿52﴾