nasıl yardım ettiğini açıklarken bir yandan da kâfirlere sayıca çokluğun pek bir anlam ifade etmeyeceğini, inkârlarından vazgeçmenin kendileri için daha hayırlı olacağını hatırlatmıştır.64
Bedir, Allah yolunda, Allah"a güvenilerek ve şartlarına riayet edilerek yani sebeplere tutunarak elde edilmiş bir zaferdir. Evet, Allah Resûlü, üzerine düşeni yapmış ve sonucu Allah"a havale etmek için ellerini açarak Rabbine yalvarmıştır. Bu tevekkülün neticesinde de, Cenâb-ı Hak, müminlere parlak bir zafer nasip etmiştir. O, Müslümanlara istediklerinden fazlasını bahşetmişti. Nitekim Müslümanlar Medine"den, kervanı yakalamak için yola çıkmışlardı. Fakat Yüce Allah, “Hatırlayın ki Allah size, iki taifeden (kervan veya Kureyş ordusundan) birinin sizin olduğunu vaad ediyordu; siz de kuvvetsiz olanın (kervanın) sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sözleriyle hakkı gerçekleştirmek ve kâfirlerin kökünü kesmek istiyordu.” 65 buyurarak onlara umduklarının üstünde ikramda bulunduğunu belirtmektedir.
Müşrikler Bedir"de aldıkları bu ağır darbe nedeniyle yaşadıkları korkuyu uzun süre üzerlerinden atamadılar. Zira daha sonra yapılacak Uhud Savaşı"nda bazı Ebû Cehil taraftarlarının yoğun tahrikleri66 olmasa hiç kimsenin Müslümanların karşısına çıkmaya cesareti ve isteği kalmamıştı. Ayrıca bu zafer, hakkın ve hakikatin önündeki perdelerin, kısmen de olsa aralanmasına sebep olmuştu. Bu zaferin ardından Allah Resûlü ve ashâbının ganimetlerle ve Kureyş"in önde gelenlerinden aldıkları esirlerle Medine"ye dönmeleri üzerine özellikle Ehl-i kitaptan Müslümanlığı seçenlerin sayısı artmıştı.67
Bedir, sıradan bir savaş değil Müslümanlar açısından büyük, belki de tarihteki en önemli savaştı. Âdeta bir varlık yokluk mücadelesiydi. Bu nedenle sahâbîler arasında Bedir"e katılanlar ayrıcalıklı görülmüştür.68 Zira henüz Müslümanların sayısı çok azdı. Eğer burada bir yenilgiyle karşılaşıp fazla zayiat verilseydi sayıları daha da azalacaktı. Böyle bir durumda ise fırsat kollayan müşrikler onlara hayat hakkı tanımamak için daha hırslı olacaklardı. Bu nedenle Allah Resûlü ile beraber Medine"den yola çıkıp “Ben de varım!” diyenler, “Ashâb-ı Bedir” olarak nitelendirilmişler ve daima saygın bir şekilde anılmışlardır. Nitekim henüz Müslümanların güçlü olmadığı bir anda savaşa çıkma cesaretini gösteren bu kahramanların Bedir Harbi"ne katılmış olmaları ayrıca vurgulanmıştır.69