Peygamber’e tâbi olmak (ittibâ ) ile onu taklit etmeyi, onu örnek almak (teessî ) ile ona benzemeyi (teşebbüh ) birbirine karıştırmıştır. Bu noktada Allah Resûlü’nü taklit etmek veya şeklen ona benzemek ile onu rehber edinmek (iktidâ ), onu örnek almak (teessî ) ve ona tâbi olmak (ittibâ ) arasında bir ayrım yapmak önem kazanmaktadır.
Hz. Peygamber’in vefatından sonra onun örnekliğini ve rehberliğini devam ettirmenin yolu, sünnetine tâbi olmaya bağlanmıştır. Ancak aynı tartışmalar daha yoğun olarak bu sefer sünnete tâbi olmanın anlamı üzerinde yaşanmıştır. Sünnete tâbi olmaktan maksat, örneklik kavramının aslî mahiyetinde olduğu gibi seçici davranarak Hz. Peygamber’i örnek almak mı (teessî ), yoksa hiçbir ayrım yapmaksızın her konuda onu tekrarlamak (taklit) ve ona benzemeye çalışmak mıdır (teşebbüh )?
Beşinci hicrî asrın en gözde İslâm bilginlerinden İmam Gazâlî Hz Peygamber’i örnek almak ile ona benzemeyi birbirinden ayırmış ve “Hz. Peygamber’e saygı gösterip tazimde bulunmak, ona benzemekle olmaz.” demiştir. Bunu şöyle bir örnek ile açıklamıştır: “Bir krala gösterilen saygı, onun emir ve yasaklarına boyun eğmektir; yoksa o bağdaş kurarak oturduğu için bağdaş kurmak, o sedire oturduğu için sedirde oturmak saygı değildir.”345 Gazâlî el-Menhûl adlı eserinde Peygamber’i birebir taklit etmenin sünnet olduğu anlayışını eleştirir ve şöyle der: “Bazı hadisçiler bütün fiillerinde Hz. Peygamber’e benzemenin sünnet olduğunu zannetmişlerdir ki, bu yanlış bir yaklaşımdır.”346
Gazâlî’nin burada eleştirdiği benzeme veya taklit, ahlâk ve fazilet bakımından onun gibi olmaya çalışmak değil, sadece şekil bakımından ona benzemeye çalışmaktır. Onun yediklerini yemek teşebbüh ve taklittir; ancak helâl bir şeyi onun belirlediği edep kuralları çerçevesinde, israfa kaçmadan ve tıka basa doymadan yemek ona tâbi olmaktır. Onun kendi örf ve coğrafyasına uygun olarak giydiklerinin aynısını giymek teşebbüh ve taklittir; ancak gösteriş ve israfa kaçmadan, tevazuu elden bırakmadan, nezih ve temiz bir şekilde giyinmek ona tâbi olmak ve onu örnek almaktır.
Hz. Peygamber, dini tebliğ etmek ve tamamlamak (teşrî ), fetvâ vermek (iftâ ), dâvaları hükme bağlamak (kazâ), toplumuna başkanlık yapmak (imâmet ), iyiye ve doğruya teşvik etmek (irşâd ), ara bulmak ve anlaştırmak (sulh ), danışana yol göstermek (istişârî re’y ), öğüt vermek (nasihat ), takva ve kemâl eğitimi vermek, yüksek hakikatleri öğretmek, eğiterek yanlışlardan