Hadislerle İslâm Cilt 1 Sayfa 135

sakındırmak (te’dîb ) çerçevesinde rehberlik yapmıştır. Bu çerçevede Hz. Peygamber’in bir tasarrufta bulunurken veya bir söz söylerken bunu hangi sıfatıyla yaptığı araştırılmalıdır.347

Genel olarak sünnet birkaç ana başlık altında sınıflandırılmıştır. Sahâbeden sonra sünneti bağlayıcılık açısından ilk tasnif eden âlimlerden birisi tâbiûn neslinin fakihlerinden Mekhûl’dür (112/730). Ona göre sünnet iki kısma ayrılır:

a) Sünneti farîza: Bu kısma giren sünnetin mutlaka kabul edilmesi ve gereğinin yapılması gereklidir ve terk edilmesi inkârla eş değerdir.

b) Sünnet-i fazîle: Bu kısma giren sünnete göre davranmak bir fazilettir; terk edilmesi ise hoş değildir.348

Mekhûl’e atfedilen bir başka sünnet taksimine göre, “Sünnet iki kısımdır. Birincisini yapmak hidayettir, ancak terk etmekte beis yoktur; Hz. Peygamber’in sürekli yapmadığı sünnetler gibi. İkinci kısmı da yine hidayettir, ancak terki dalâlettir; ezan, kâmet ve bayram namazı gibi.”349

Hanefî fakihler sünnet tasnifinde sünnet-i hüdâ ve sünnet-i zevâid tabirlerini kullanarak sünnete mahiyeti itibariyle farklı bir bakış açısı getirmişlerdir. Buna göre:

a) Sünnet-i hüdâ: Yerine getirilmesi dinî bir emir ve gereklilik olan sünnetlerdir. Bunu terk eden kimse bir kerâhet veya kötülük (isâet ) işlemiş olur. Namazı cemaatle kılmak, ezan ve kâmet gibi dinin şeâirinden olan hususlardaki sünnetler sünnet-i hüdâ kapsamındadır.

b) Sünnet-i zevâid: Hz. Peygamber’in, Allah katından bir tebliğ veya Allah’ın dinini açıklama niteliği taşımaksızın insan olarak yaptığı davranışlara “zevâid sünnet” veya “âdet sünneti” denilir. Hz. Peygamber’in giyim kuşam ve yeme içme tarzı, kişisel zevkleri, kına ile saç ve sakalını boyamış olması bu kapsama girer. Esasen bu fiiller dinî mükellefiyet çerçevesinde değildir. Yapılması dinen tavsiye de edilmemiştir. Bununla birlikte bir Müslüman, Hz. Peygamber’in bu tür davranışlarını ona olan sevgi ve bağlılığından dolayı yaparsa sevap kazanır ve övgüye lâyık olur. Terk ederse kınanmaz ve kötülük (isâet) işlemiş olmaz.350

Sünnet, Hz. Peygamber’in gösterdiği hassasiyet bakımından da ikiye ayrılmıştır:

a) Sünnet-i müekkede: Hz. Peygamber’in devamlı yaptığı, bağlayıcı ve kesin bir emir olmadığını göstermek için de nadiren terk ettiği fiillere

    

Dipnotlar

347 Allah Resûlü’nün tasarruflarını ilk defa İzzüddîn b. Abdisselâm (660/1262) tebliğ, fetva, kazâ ve imâmet şeklinde dört kısma ayırmıştır. Daha sonra meşhur Mâlikî fakihi Şihâbüddîn Karafî (684/1285) konuyu geniş bir şekilde ele almıştır. Çağdaş zamanlarda da konu ile ilgili araştırmalar yapılmıştır. Bkz. İbn Âşur, M. Tahir, İslâm Hukukunda Gaye Problemi, s. 48-61

Karaman, Hayrettin, “Bağlayıcılık Bakımından Resûlullah’ın (sav) Davranışları”, ‘Peygamberimizin (sav) Aile Hayatı’ başlıklı seminerde sunulan tebliğ, İSAV, İstanbul, 1988 (İslâm’ın Işığında Günün Meseleleri içinde), s. 523-538) Erdoğan, Mehmet, Vahiy-Akıl Dengesi Açısından Sünnet, s. 264.

348 DM600 Dârimi, Mukaddime, 49.

349 Bkz. Buhârî, Alâeddin Abdulazîz, Keşfü’l-esrâr an usûli’l-Pezdevî, II, 310.

350 Serahsî, Usûlü’s-Serahsî, I, 114-115.