kabri başında durmuş, salavât getirmiş, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’e de dua etmişti.30 Hz. Ömer Safâ ve Merve arasında sa’y yapılırken salavât getirilmesini istemişti.31 Hz. Ali hutbeye Allah’a hamd ü senâ ve Resûlullah’a salavât ile başlar,32 Ebû Hüreyre de cenaze namazında salât ü selâm getirirdi.33
Salât ü selâm getiren kişi Hz. Peygamber’i andığı gibi Allah’ı da hatırlar, kendilerine böyle yüce bir Peygamber gönderdiği için O’na şükreder. Bu şekilde Allah’ın emrini yerine getirerek Allah ve Resûlü ile iletişim hâlinde olur. Onları hatırlamanın mutluluğunu yaşar. Resûlullah (sav), “Bana salât ve selâm getirin. Çünkü bu sizin için bir arınmadır.” 34 buyururken de salât ü selâmın bir arınma vesilesi olduğuna işaret etmişti. Bu şekilde zekâtı verilen malın temizlenip arındığı gibi Allah’ı ve Resûlü’nü anan, zikreden kişinin de günahlardan temizlenme imkânı bulacağını belirtiyordu.
Hz. Peygamber’e salavât getirmek, bir bakıma ona şükran borcumuzu yerine getirmek anlamına da gelir. Çünkü o, insanların hidayete erişmeleri için büyük çaba sarf etmiş ve sahâbeden itibaren tüm müminler ondan öğrendikleriyle bu bahtiyarlığa erişmiştir. Bu yüzdendir ki müminler, salavât getirirken Kutlu Nebî’nin ümmeti olduğunun farkında olurlar. Ona bağlı olmaktan, ona bağlılıklarını ve şükranlarını sunmaktan büyük haz ve mutluluk duyarlar.
Salavât getirmek, Allah Resûlü’ne duyulan sevginin ilânı, ona ve sünnetine bağlılığın bir göstergesidir. Sözlü ifadeler destek olma, bağlılığı anlatma veya sevgiyi ifade etmenin en önemli araçlarındandır. Ancak Resûlullah’a bağlanma, ona destek olma sadece sözlü ifadelere indirgenemez. Hz. Peygamber’in insanlara getirdiği mesaj gönüllere hitap ettiği gibi hayata, hayatın pratiğine de yönelikti. Onunla birlikte yaşayanlar fiilleri ve uygulamaları ile bunu yeterli bir şekilde yaptıktan sonra nasıl salavât getireceklerini sormuşlardı. Dolayısıyla salât ve selâmı sadece lafızlara hasretmek, bu şekilde uygulamak Hz. Peygamber’in ona yüklediği mânâyı ifade etmeye yetmez. Dil ile Allah Resûlü’ne salavât okumanın yanı sıra onun getirdiği vahyi desteklemek ve hayat boyunca yaşanır kılmak gerekir.
“Kıyamet günü insanların bana en yakını, bana en çok salavât getirendir.” 35 hadisinden de ümmetinin kendisi ile kurduğu sıkı bağ anlaşılmalıdır. Şüphesiz onun sünnetini en çok rehber edinenler, önderliğine en iyi şekilde teslim olanlar, hayatları boyunca onun öğretilerine destek olan ve insanlara anlatmaya çalışan kişiler, ona en çok salavât getiren yani aradaki