İnsana bu derece yakın olan, hatta onun gönlünden geçirdiklerini bile hakkıyla bilen Yüce Yaratıcı"yı gerçek mânâda tanımadıkları anlaşılan ikisi Sakîf kabilesinden biri Kureyş"ten üç kişi bir gün Kâbe"nin yanı başında tartışmaya başlamışlardı. Biri, “Ne dersiniz? Allah konuştuklarımızı işitiyor mu?” diye sordu. Diğeri, “Sesli konuşursak işitir; değilse işitmez.” diye karşılık verdi. Öteki de, “Açık konuştuğumuzda işitiyorsa, gizli konuştuğumuzda da mutlaka işitir.” diye müdahale etti. Bunun üzerine Allah Teâlâ, Fussilet sûresinin 22. âyetini indirdi: “Ve siz günahları işlerken kulaklarınızın, gözlerinizin, derilerinizin aleyhinizde şahitlik edeceklerini ümit etmiyor, onlardan hiçbir şeyinizi gizlemiyordunuz ve hatta sanıyordunuz ki, yaptıklarınızın pek çoğunu Allah bile bilmez.” 36
Her şeyi yaratan Yüce Mevlâ, mülkün de gerçek sahibidir: “Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah"ındır.” 37 Mülkü dilediğine verir, dilediğinden geri alır. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltır. Her türlü iyilik O"nun katındandır.38 Hiçbir şey O"nun mülkünü artırmadığı gibi, hiçbir şekilde eksiltmez de.39 Nitekim Allah"ın mülkünün sınırsızlığını anlatmak isteyen son Elçisi, O"nun cömertliğine vurgu yapmış40 ve “Allah"ın gökleri ve yeri yarattığı günden beri bahşettiği nimetleri görmüyor musunuz? Şüphesiz bunca harcama O"nun elindeki nimetlerden hiçbir şey eksiltmemiştir.” 41 buyurmuştur.
Kullarına ikram etme konusunda son derece cömert olan Allah, diğer taraftan onların günah işlemelerine, haramlara yaklaşmalarına da asla rıza göstermez: “Müminleri Allah"tan daha fazla fenalıklardan koruyan kimse yoktur. Müminlerin en büyük koruyucusu olduğu için Allah, açık gizli bütün çirkin işleri haram kılmıştır.” 42 Hiç şüphesiz haram ve helâllerin apaçık ortaya konması da43 Allah"ın müminleri korumasının bir tezahürüdür.
O, hata yapana tevbe kapısını devamlı açık tutandır. Hatta Peygamberimizin anlattığına göre, günahkâr bir kulun pişman olarak tevbe edip kendisine yönelmesine, ıssız bir çölde devesini kaybedip daha sonra devesini tüm eşyalarıyla birlikte bulan kimsenin sevinmesinden daha çok sevinir.44 Çünkü O,çok affeden, çok bağışlayandır.>45 Bunun içindir ki, Allah Resûlü ümmetinden şu kelimelerle dua etmelerini istemiştir: “Allah"ım! Sen affedicisin, Kerîm"sin, affı seversin, beni affet.” 46
Diğer taraftan tüm dertlerin devası, tüm hastalıkların şifası O"ndandır. Derde duçar olanlara deva veren, hastalıkların pençesinde boğuşanlara şifa verendir O.47 Ayrıca boynu bükük bir kulun el açarak yaptığı duaya icabet etmemekten, kendisine açılan elleri boş çevirmekten hayâ edendir O: “Şüphesiz