şükredenlerden olur, ister nankörlerden. ”33 Allah, elçileri aracılığıyla hakikatleri insana iletir. Bundan sonra doğru yolu tercih etmişse kendi lehinedir. Yanlış yolu tercih etmişse kendi aleyhinedir.34 Bu yüzden hukuktaki kişisel mesuliyet, hesap günü için de temel ölçüt olacaktır: İnsan yaptıklarından sorumludur ve eylemlerinin sonucuna kendisi katlanır.
Bu durumda insanı değerli veya değersiz kılan şey, davranışlarıdır. İslâm"a göre insan, zenginlik, güzellik, soy sop gibi maddî ve geçici ölçülere göre değerlendirilmemelidir. “Nice kapılardan kovulmuş üstü başı perişan insan vardır ki, Allah"a yemin etse Allah onu yemininde haklı çıkarır.” 35 diyen Sevgili Peygamberimiz, maddî ölçütlerle insanı değerlendirmenin yanıltıcı olabileceğine işaret etmiştir. İnsan bizâtihi değerli bir varlıktır. Nebî"nin (sav) tasavvurunda onun fakiri de değerlidir, hizmetçisi de.36 “...Allah katında en kıymetliniz, O"na karşı derin bir sorumluluk bilincine (takvaya) sahip olanınızdır. ”37 ilâhî buyruğuna paralel olarak Resûlullah da insanı ahlâkî tutumlarına göre sınıflandırmış, bunun dışında tüm insanların eşit olduğunu vurgulamıştır: “Allah, câhiliye gururunu ve atalarla övünme âdetini ortadan kaldırmıştır. "Takva sahibi mümin" ve "bedbaht günahkâr" (ayrımı vardır). İnsanlar Âdem"in çocuklarıdır, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. ”38
Bu nebevî mesajdan yola çıkarak insanın nasıl insan olduğunu, kökenini irdeleyecek değiliz. Bu noktadaki beşerî çabalar ne sonuç verirse versin, bir “insan” gerçeğiyle karşı karşıyayız. İslâm inancının, bu insanı Hz. Âdem"e, Hz. Âdem"i de toprağa nispet etmesi, insaniyetin tevhidini, birliğini, eşitliğini ortaya koyması bakımından düşünülmeye değerdir.
Ve insan, Allah katında diğer canlılar arasında müstesna bir yere sahiptir. Hatta bazı melekeleri itibariyle meleklerden de üstündür. Bu üstünlük meleklerde olmayan bir ayrıcalığa sahip olmasından kaynaklanmaktadır ki, o da düşünme, akletme, muhakeme etme yeteneğidir. Bu ayrıcalık Kur"an"da, “Allah Âdem"e tüm isimleri öğretti.” ifadesiyle temsil edilmiştir ki, burada Âdem, tüm insanoğlunu temsil etmektedir. Rabbimiz meleklerine, “Ben yeryüzünde bir halife (mülkiyetimi emanet edeceğim bir vâris) yaratacağım.” dediği zaman melekler, “Biz Seni takdis etmekte ve övgüyle yüceltmekte iken yeryüzünü yozlaştıracak bir varlık mı yaratacaksın?” 39 itirazıyla bu ilâhî iradeye karşılık verince Yüce Allah, Âdem"e, kendisine öğrettiği eşyanın ismini, bilgisini, niteliklerini meleklere bildirmesini söylemişti.40 Bu husus Kur"an"ın başka bir sûresinde daha açık bir şekilde ifade edilmektedir: “Allah, "Ben balçıktan bir insan yaratacağım; ona en uygun biçimi verip ruhumdan