istememiş, başkalarının hakareti bir yana Müslüman bir kimsenin bizzat kendisi için saygınlığını zedeleyecek, izzetinefsine dokunacak ifadeler kullanmamasını öğütlemiştir.
Öte yandan Allah Resûlü (sav) müminin nefsine eziyet etmesini de hoş karşılamamıştır. Bir defasındaResûl-i Ekrem"in (sav), “Mümin kişiye nefsini küçük düşürmesi yaraşmaz.” demesi üzerine ashâb, “Kişinin nefsini küçük düşürmesi nasıl olur?” diye sormuş, O da, “Gücünün yetmediği işlere kalkıştığı için birçok belaya duçar olur.” karşılığını vermiştir. 30 Yine “Nefsinizin üzerinizde hakkı vardır.” 31 ifadesi, Rahmet Peygamberi"nin bu husustaki yaklaşımını özetleyen önemli bir hadistir.
Anlaşıldığı üzere, Kur"an"da ve hadislerde kötülenen şey, bizzat nefis değil, onun meşru daire dışında kalan istekleridir. Kınanan şey, nefsin “hevâ” olarak nitelendirilen ve ilâhî bir dayanağı olmayan gayri meşru istekleridir. Mamafih Allah Teâlâ, “Allah"tan bir delil, işaret olmaksızın sadece kendi hevâsı peşinde koşan kimselerden daha şaşkın kim olabilir!” demektedir.32 Bu yüzden O (cc), Peygamberini ve inananları, doğru yoldan sapmış olan ve saptıranlar33 ile kendisine ortak koşanların34 hevâlarına uymaktan sakındırmıştır. Yine Rabbimiz, Dâvûd peygambere insanlar arasında hak ile hüküm vermesini emrederken hevâya tâbi olmaması uyarısında bulunmakta,35 öte yandan nefisini hevâdan sakındıran, yani onu çirkin istek ve arzulara boyun eğmekten alıkoyanlar için ise, cennetin yegâne barınak olduğu müjdesini vermektedir.36 Kur"an şöyle buyurmaktadır: “Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” 37
Geçmişte olduğu gibi günümüz toplumlarında da sık sık rastladığımız ahlâkî yozlaşmaların temelinde, insanın iradesini basiretsizce kullanarak nefsine boyun eğmesi, âdeta onun sınırsız arzularının esiri durumuna düşmesi yatmaktadır. Bugün hapishanelerin dolup taşması, intihar vakaları ve aile içi huzursuzlukların yanında toplumu sarsan daha birçok olumsuzluğun, bireyin bir anda, düşünmeden, kontrolsüzce yaptığı bir davranıştan, nefsinin gayri meşru, geçici bir isteğine boyun eğmesinden kaynaklandığı unutulmamalıdır. Şu da bir gerçektir ki, dinî ve ahlâkî kaygıların bireysel ve toplumsal yaşamdan tecrid edilmeye çalışılması, nefsi ayartan unsurların her geçen gün artması, modern zamanların insanı için nefisle mücadeleyi daha da zorlaştırmıştır. Bu da insanın, aileden başlamak suretiyle ciddi bir nefis ve irade eğitimi alması gerektiğini göstermektedir.