bulunurken, melek yapacağı davranışın neticesini düşünmesini ilham eder. Basiretsiz davrananlar akıllarını kullanamaz ve yaptıklarının neticesini düşünemezler. Onlar için yaşadıkları geçici lezzetler önemlidir. Basiret sahibi olanlar ise, akıllıca davranıp neticeye yoğunlaşırlar. Böyle durumlarda insan iradesi çok zorlu bir imtihandan geçer. Hz. Peygamber"in (sav) “Cehennem, (nefsin hoşuna giden) şehvetlerle; cennet ise (nefsin hoşlanmadığı) zorluklarla kuşatılmıştır.” 25 hadisinde de belirttiği gibi, insana ateşin yolunu açan, onu kolaylaştıran ve cazip hâle getiren, bir taraftan da cennetin yolunu zorlaştıran istek ve arzularla mücadele etmek kolay değildir. Hatta Allah"ın rahmeti olmasa bu cihaddan başarıyla çıkmak mümkün değildir. Bu yüzden Allah Resûlü"nün bazı dualarında nefsinin kötülüklerine karşı Allah"a sığındığını görüyoruz. O (sav) ashâbına, sabah, akşam ve yatarken şu duayı yapmalarını öğütlemiştir: “Ey göklerin ve yerin yaratıcısı, gizliyi ve aşikârı bilen Allah"ım! Sen her şeyin sahibisin. Senden başka ilâh olmadığına melekler de şahitlik ederler. Biz nefislerimizin ve (Allah"ın rahmetinden) uzaklaştırılmış olan şeytanın şerrinden, onun bizi şirke düşürmesinden, kendimize ve herhangi bir Müslüman"a kötülük yapmaktan sana sığınırız.” 26 Elbette Allah (cc), gönülden kendisine bağlı olan, O"nu sık sık anıp hayatlarının merkezine yerleştiren kullarına merhamet edecektir. Rablerini unutup, O"nunla bağlarını koparanlar ise, nefislerinin istek ve arzularına boyun eğerler. “Allah"ı unutan ve bu nedenle Allah"ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın!” 27 ilâhî uyarısında da işaret edildiği üzere, Allah"ı unutan, gerçekte kendisini unut(tur)muş olmaktadır. Kültürümüze yaygın bir deyiş olarak yerleşmiş bulunan “Kendini bilen/tanıyan Rabbini bilir/tanır.” ifadesi bu âyetten esinlenmiş olmalıdır. Zira insan, özünde Yaratıcı"nın ruhundan bir esintidir. Öyleyse kul, Rahmân"ın merhametine nail olmak istiyorsa, onunla ilgi ve alâkasını kesmemelidir. Bu bakımdan Müslüman"ın başta günde beş vakit kıldığı namaz olmak üzere sık sık yapacağı zikir ve duaların nefsi arındırmada çok önemli bir işlev göreceği izahtan varestedir.
Her ne kadar geleneğimizde olumsuz bir çağrışıma sahip olmuş olsa da nefis, yaratılıştan kendisine ilka" ve ilham edilen takva28 sebebiyle iyi ve güzel duyguların da kaynağıdır. Dolayısıyla nefsi tahkir etmek, onu küçük düşürmek doğru değildir. Nitekim Nebî (sav) bir hadisinde “Sakın biriniz "Nefsim habis oldu (kirlendi)." demesin. Ancak "Nefsim, içim daraldı." desin!” 29 buyurarak, “habis” gibi kötü bir kelimenin nefsi anlatırken kullanılmasını