kişiler olagelmiştir. Bu aldanmanın altında geçmişin mitolojik aklı bulunmaktadır. Günümüzde bile astroloji ve yıldız falıyla hayatına yön vermeye çalışanların varlığı karşısında insanoğlunun hurafeye dayalı düşünme şeklinden tamamen kurtulamadığı görülmektedir.
Câhiliye Arapları yıldızların kendi hayatları üzerinde tesirleri olduğuna inanmışlardı. Bu insanlar, yıldızları istedikleri zaman yağmur yağdırıp, istedikleri zaman insanları cezalandıran varlıklar olarak görmekteydiler. Aslında onların yıldızlarla ilgili bu anlayışı akıl yapılarında var olan daha geniş bir okültizm, büyücülük ve falcılık inancının bir parçasıydı. Gerçekte Allah"ın kâinat âyetleri durumunda olan gök cisimlerini falcılığın bir parçası seviyesine indirgemiş olan bu insanlar, aynı uğursuzluk inancı ekseninde daha pek çok hurafe ortaya koymuşlardır. Bu hurafeler toplumun sağlıklı düşünme yollarını tıkamakta ve hurafelerle örülü bu puslu ve karanlık hava içinde insanların ilâhî hakikati görmeleri zorlaşmaktaydı. Yıldız falına ilâve olarak kuşların sağ ya da sol yanlarından uçtuklarına bakmak suretiyle uğur ve uğursuzluk tahmininde bulunmaları, hastalık gibi bazı tabiî olayları mevhum bazı varlıklarla ilişkilendirmeleri ve tabiatta bulunan bazı varlıklara kutsallık atfetmeleri de câhiliye Araplarının içinde bulundukları durumu çarpıcı biçimde ortaya koymaktadır.
“Hastalıklar mutlaka bulaşır diye bir kayıt yoktur. Ölüler intikamları alınsın diye kabirleri başında baykuş kılığında beklemez. Yıldızlar yağmur yağdırma kudretinde değildir ve hastalıklarınızın sebebi karınlarınızın içinde peyda olduğunu düşündüğünüz yılanlar değildir.” 12 hadisinde görüldüğü üzere câhiliye Arapları, salgın hastalıkları, bilinçli varlıklar gibi değerlendirerek sanki insanların başına musallat olan, develeri kırıp geçiren bir lânetmiş gibi yorumlamaktaydı. Allah Resûlü salgınların birer hastalık olduğunu ifade ederek, bu tür hastalıkların yayılmasına karşı kendi döneminde birtakım tedbirler almıştı. Câhiliye dönemine ait diğer bir uğursuzluk inancı da, öldürülen bir insanın intikamı alınmadığı takdirde başından çıkan bir kurtçuğun veya ölüden tecessüm eden bir baykuşun günlerce mezarı başında beklediği şeklindeydi. Hadiste son olarak safer adıyla anılan inanç ise, kişinin hastalanmasına karnında peyda olan bir yılanın yol açtığı inancıdır. Bir başka görüşe göre ise, hadiste geçen “safer” ile Safer ayı kastedilmektedir.13 Araplar bu ayın uğursuzluk getirdiğine inanıyorlardı. Bu hadisin başka varyantlarında gulyabani (hayalet) ve tıyera (kötü şans) gibi uğursuzlukla ilgili daha farklı inançlar da sayılmaktadır.14