gözünde somut sahnelerle canlandırılmaktadır. Nihayetinde her şey, “...Bütün işler Allah"a döndürülür.” 4 âyetinin veciz anlatımı içinde Rabbine yol bulup gitmektedir. Günü gelecek güneş dürülecek, yıldızlar bulanıp sönecek,5 dağlar pamuk gibi atılacak ve bütün kâinat ilâhî kudretin elinde dürülüp toplanacaktır.6
Kur"an"ın, “Güneş ve ay bir hesap ile hareket ederler. Yıldızlar ve bitkiler hep secdededirler. Göğü bu ahenkle O yükseltti ve bu mizanı koydu ki, siz de ders alıp ölçü dışına taşmayasınız.” 7 diyerek haber verdiği yıldız ve bitkilerin secde hâlinde olmasını da yine benzer bir alegori içinde her şeyin Allah"ın hükmüne ve dolayısıyla O"nun koyduğu tabiat ve kâinat kanunlarına tâbi olması şeklinde anlamak gerekir.
Allah Resûlü sık sık gökyüzüne bakar ve Yüce Kudreti tefekküre dalardı. Yine bir gece gökyüzüne ibretle bakmış ve ashâbına,“Yıldızlar, gökyüzünün güvenceleridir. Yıldızlar gitti mi, gökyüzüne vaad edilen (kıyamet) gelir.” 8 buyurmuştu. O bu sözüyle, yıldızların kozmik yapının birer parçası olduğunu ve işlevlerinin kâinatın genel dengesi içinde değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamış, bunu yıldızları “gökyüzünün güvencesi” olarak tanımlamak suretiyle ortaya koymuştur. Dolayısıyla yıldızlara bu vazife dışında bir ilâhî güç atfetmek, onları iradî birtakım varlıklar olarak kabul etmek olur.
Güneş ve yıldızlar gibi ezel kaleminde Rabbin huzurunda toplanmaya programlanmış insanoğlu da Rabbinin kendisi için takdir ettiği bu yolda adım adım dönüş anına hazırlanmaktadır. Kur"an"ın, “Ey insan (iyi ya da kötü) yapıp ettiğin her şeyi kendin için yaparak Rabbine doğru ilerliyorsun. Sonuçta karşılığını göreceksin.” 9 şeklinde ifade ettiği üzere, süreç, yıldızları, dağları, taşları kapsadığı kadar insanı da kapsamaktadır. Bir farkla ki, insan her yaptığından hesaba çekilecektir.
Allah"ın kudret tecellisi hâlinde kâinat O"na doğru akıp giderken, “sünnetullah” diye ifadesini bulan tabiat kanunları her an işlemektedir. Dolayısıyla yeryüzünde olup biten her tabiî olayın bir nedeni ve bu nedenin ilmî bir dayanağı vardır. Bu itibarla İslâm hurafe ve bâtıl inançlarla tabiat hakkında hayalî düşünceler ortaya konmasını reddetmektedir. Kur"an âyetleri bu hakikate temas edip durur: Her şeyi yoktan var eden Allah, yedi sema yaratmış,10 dünya semasını ise, yıldızlarla süslemiştir.11
Tabiatın belli kanunları vardır ve bu kanunları da koyan Allah"tır. Ne var ki, her devirde Allah"ın koyduğu kanunları ve dolayısıyla bunun bir açıklaması mahiyetindeki bilimsel gerçeği inkâr eden ve hakikati çarpıtan