Hadislerle İslâm Cilt 1 Sayfa 367

hadisindeki nasihat ef"âl-i hayriyyeye de şamildir. Her hayır söz ve her hayır iş nasihattir.”58

Din, bir yönüyle ibadet, bir yönüyle ahlâk, bir yönüyle de toplumsal hayatın maddî ve mânevî tüm cephelerini hedef alan insanî değerler manzumesidir. Dolayısıyla din, hayatın bireysel ve sosyal bütün yönlerini içine almaktadır. Buradaki ince nokta dinin nihaî hedefinin, insana her türlü tutum ve davranışta Allah"ın rızasını kazandırmayı hedeflediğidir. Enfâl sûresinde gerçek müminlerin vasıfları zikredilirken ideal olan inanç; duygu, düşünce ve eylem olarak bir bütün hâlinde şu şekilde ele alınmaktadır: “Müminler ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onun âyetleri kendilerine okunduğu zaman (bu) onların imanlarını artırır. Onlar sadece Rablerine tevekkül ederler. Onlar namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayan kimselerdir. İşte onlar gerçekten müminlerdir. Onlara, Rableri katında yüksek mertebeler, bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızık vardır.” 59

Dinin yapılmasını istediği pek çok husus ya doğrudan kişinin ahlâklı bir birey hâline gelmesini sağlamakta ya da sonuçları bakımından ahlâkî davranış boyutuna hizmet etmektedir. Bu bakımdan İslâm dininin kendine has bir ahlâk görüşü ve sistemi olmadığını ileri sürmek mümkün değildir. “Tutumlu davranmak yaşamın, güzel ahlâk da dinin yarısıdır.” 60 hadisinde görüldüğü gibi, doğal bir biçimde Allah Resûlü, iman ve ameli birbirinden ayırmadığı gibi, iman ve ahlâkı da birbiriyle iç içe görmüştür. Hatta bazı rivayetlerde ahlâk “dinin kabı” olarak tanımlanmıştır.61

Allah Resûlü, pek çok sözünde dini, doğrudan “ahlâk” olarak tanımlamaktadır. Hadislerde güzel ahlâk kavramının, doğrudan din veya iman ile ilişkilendirilmesinin sebebi, dinin insan ilişkilerini tanzim eden kurallar, erdemler ve faziletler boyutuna da sahip olmasıdır. Nitekim Allah Resûlü, kendisine yöneltilen “İmanın hangisi daha faziletlidir?” sorusuna “Güzel ahlâk.” cevabını vermiştir.62 Hatta bazı hadislerde İslâm ahlâkının yüksek umdeleri “dinin kendisi” ya da “dinin yarısı” olarak tavsif edilmiş, ahde vefa,63 temizlik64 ve cömertlik65 gibi ahlâkî erdemler doğrudan din ile tarif edilmiştir. Yine bir hadisinde Hz. Peygamber"in (sav) “Her dinin bir ahlâkı (karakteri, özü) vardır. İslâm"ın ahlâkı da hayâdır.” 66 dediği nakledilmektedir.

Öte yandan “Kişi evlendiğinde dinin yarısını tamamlamış olur, öbür yarısında da takva (Allah"a karşı sorumluluk bilinci) sahibi olsun.” 67 hadisinde de belirtildiği gibi takva, “dinin yarısı” olarak takdim edilmiştir. İnsanı yanlışa

    

Dipnotlar

58 Kâmil Miras, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, VI, 474.

59 Enfâl, 8/2-4.

اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِرَ اللّٰهُ وَجِلَتْ قُلُوبُهُمْ وَاِذَا تُلِيَتْ عَلَيْهِمْ اٰيَاتُهُ زَادَتْهُمْ ا۪يمَانًا وَعَلٰى رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَۚ ﴿2﴾ اَلَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۜ ﴿3﴾ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُؤْمِنُونَ حَقًّاۜ لَهُمْ دَرَجَاتٌ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَمَغْفِرَةٌ وَرِزْقٌ كَر۪يمٌۚ ﴿4﴾

60 CE3/560 Süyûtî, Cem’u’l-cevâmi’, III, 560

الاقتصاد نصف العيش وحسن الخلق نصف الدينKU5433 Müttakî el-Hindî, Kenzü’l-ummâl, III, 49.الاقتصاد نصف العيش وحسن الخلق نصف الدين

61 KU5137 Müttakî el-Hindî, Kenzü’l-ummâl, III, 3.

الخلق وعاء الدين. "الحكيم عن أنس"

62 HM19655 İbn Hanbel, IV, 386.

حَدَّثَنَا ابْنُ نُمَيْرٍ حَدَّثَنَا حَجَّاجٌ يَعْنِي ابْنَ دِينَارٍ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ ذَكْوَانَ عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ عَنْ عَمْرِو بْنِ عَبَسَةَ قَالَأَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ مَنْ تَبِعَكَ عَلَى هَذَا الْأَمْرِ قَالَ حُرٌّ وَعَبْدٌ قُلْتُ مَا الْإِسْلَامُ قَالَ طِيبُ الْكَلَامِ وَإِطْعَامُ الطَّعَامِ قُلْتُ مَا الْإِيمَانُ قَالَ الصَّبْرُ وَالسَّمَاحَةُ قَالَ قُلْتُ أَيُّ الْإِسْلَامِ أَفْضَلُ قَالَ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ قَالَ قُلْتُ أَيُّ الْإِيمَانِ أَفْضَلُ قَالَ خُلُقٌ حَسَنٌ قَالَ قُلْتُ أَيُّ الصَّلَاةِ أَفْضَلُ قَالَ طُولُ الْقُنُوتِ قَالَ قُلْتُ أَيُّ الْهِجْرَةِ أَفْضَلُ قَالَ أَنْ تَهْجُرَ مَا كَرِهَ رَبُّكَ عَزَّ وَجَلَّ قَالَ قُلْتُ فَأَيُّ الْجِهَادِ أَفْضَلُ قَالَ مَنْ عُقِرَ جَوَادُهُ وَأُهْرِيقَ دَمُهُ قَالَ قُلْتُ أَيُّ السَّاعَاتِ أَفْضَلُ قَالَ جَوْفُ اللَّيْلِ الْآخِرُ ثُمَّ الصَّلَاةُ مَكْتُوبَةٌ مَشْهُودَةٌ حَتَّى يَطْلُعَ الْفَجْرُ فَإِذَا طَلَعَ الْفَجْرُ فَلَا صَلَاةَ إِلَّا الرَّكْعَتَيْنِ حَتَّى تُصَلِّيَ الْفَجْرَ فَإِذَا صَلَّيْتَ صَلَاةَ الصُّبْحِ فَأَمْسِكْ عَنْ الصَّلَاةِ حَتَّى تَطْلُعَ الشَّمْسُ فَإِذَا طَلَعَتْ الشَّمْسُ فَإِنَّهَا تَطْلُعُ فِي قَرْنَيْ شَيْطَانٍ وَإِنَّ الْكُفَّارَ يُصَلُّونَ لَهَا فَأَمْسِكْ عَنْ الصَّلَاةِ حَتَّى تَرْتَفِعَ فَإِذَا ارْتَفَعَتْ فَالصَّلَاةُ مَكْتُوبَةٌ مَشْهُودَةٌ حَتَّى يَقُومَ الظِّلُّ قِيَامَ الرُّمْحِ فَإِذَا كَانَ كَذَلِكَ فَأَمْسِكْ عَنْ الصَّلَاةِ حَتَّى تَمِيلَ فَإِذَا مَالَتْ فَالصَّلَاةُ مَكْتُوبَةٌ مَشْهُودَةٌ حَتَّى تَغْرُبَ الشَّمْسُ فَإِذَا كَانَ عِنْدَ غُرُوبِهَا فَأَمْسِكْ عَنْ الصَّلَاةِ فَإِنَّهَا تَغْرُبُ أَوْ تَغِيبُ فِي قَرْنَيْ شَيْطَانٍ وَإِنَّ الْكُفَّارَ يُصَلُّونَ لَهَا

63 KU5503 Müttakî el-Hindî, Kenzü’l-ummâl, III, 62.

لا إيمان لمن لا أمانة له، ولا دين لمن لا عهد له، والذي نفس محمد بيده لا يستقيم دين عبد حتى يستقيم لسانه ولا يستقيم لسانه حتى يستقيم قلبه. ولا يدخل الجنة من لا يأمن جاره بوائقه، قيل: يا رسول الله ما البوائق؟ قال: غشه وظلمه، وأيما رجل أصاب مالا من غير حله وأنفق منه لم يبارك له فيه، وإن تصدق لم تقبل منه، وما بقي فزاده إلى النار، إن الخبيث لا يكفر الخبيث، ولكن الطيب يكفر الطيب1 ."طب عن ابن مسعود".

64 Sİ12/294 İbn Hıbbân, Sahîh, XII, 294.

ذكر الأمر بالإحسان إلى الشعر لمربيه وتنظيف الثياب إذ النظافة من الدين

65 MK15492 Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, 18, 159.

حَدَّثَنَا مُوسَى بن زَكَرِيَّا التُّسْتَرِيُّ، حَدَّثَنَا عَمْرُو بن الْحُصَيْنِ الْعُقَيْلِيُّ، حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بن عَطَاءٍ، عَنْ أَبِي عُبَيْدَةَ، عَنِ الْحَسَنِ، عَنْ عِمْرَانَ بن حُصَيْنٍ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ:"إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ اسْتَخْلَصَ هَذَا الدِّينَ لِنَفْسِهِ، وَلا يَصْلُحُ لِدِينِكُمْ إِلا السَّخَاءُ وَحَسَنُ الْخَلْقِ، فَزَيِّنُوا دِينَكُمْ بِهِمَا".

66 İM4181 İbn Mâce, Zühd, 17.

حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الرَّقِّىُّ حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ يَحْيَى عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَنَسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ لِكُلِّ دِينٍ خُلُقًا وَخُلُقُ الإِسْلاَمِ الْحَيَاءُ » .

67 KU44403 Müttakî el-Hindî, Kenzü’l-ummâl, XVI, 271

إذا تزوج العبد فقد استكمل نصف الدين، فليتق الله في النصف الباقي . "حم - عن أنس".BŞ5486 Beyhakî, Şuabü’l-îmân, IV, 382.أخبرنا أبو عبد الله الحافظ نا أبو العباس هو الأصم ثنا يحيى بن أبي طالب ثنا يعقوب بن إسحاق الحضرمي ثنا الخليل بن مرة ثنا يزيد الرقاشي عن أنس بن مالك قال : قال رسول الله صلى الله عليه و سلم :إذا تزوج العبد فقد كمل نصف الدين فليتق الله في النصف الباقي