Hicretin üzerinden dokuz yıl geçmişti. Allah Resûlü yeni fethedilen yerlere dini öğretmeleri için elçiler gönderiyordu. Sıra Yemen"e gelmişti. Yemen"e elçi, zekât memuru ve kadılık yetkileriyle gönderilecek kişi, helâli ve haramı en iyi bilen,1 Resûlullah"ın kendilerinden Kur"an öğrenilmesini tavsiye ettiği dört sahâbî arasında bulunan Muâz b. Cebel"di.2 Genç yaşta Müslüman olan ve Resûlullah"la birlikte hemen hemen bütün savaşlara katılan Muâz, Allah Resûlü tarafından Yemenlilere, “Size arkadaşlarımın en uygun olanını gönderiyorum.” denilerek takdim edilmişti.3 Peygamberimiz, yolculuktan önce, Ebû Musa el-Eş"arî ile Muâz"ı Yemen"e uğurlarken, onlara halka karşı nasıl davranacakları hususunda bazı uyarılarda da bulunmuştu: “Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin ve hüküm verirken birbirinizle uyum içinde olun!” 4 Ayrıca, onlara Ehl-i kitap bir kavme gittiklerini hatırlatarak, belde halkını öncelikle Allah"tan başka tanrı olmadığına ve Resûlullah"ın Allah"ın Peygamberi olduğuna inanmaya çağırmalarını, kalpleri imana ısındıkça da yavaş yavaş ibadetleri anlatmalarını istemişti.5 İşte bu uğurlama esnasında Allah Resûlü ile o çok sevdiği ve kıyamet günü âlimlerin önünde yürüyeceğini müjdelediği sahâbîsi Muâz6 arasında şöyle bir konuşma geçti:
—(Sana bir dava geldiğinde) nasıl hüküm vereceksin?
—Allah"ın Kitabı"na göre hüküm vereceğim.
—(O konuda) Allah"ın Kitabı"nda bir hüküm bulamazsan?
—Resûlullah"ın (sav) sünneti ile (karar vereceğim).
—Resûlullah"ın (sav) sünnetinde de yoksa?
—Kendi görüşümle ictihad ederek bir karara varacak ve ona göre hüküm vereceğim.
Allah Resûlü elini Muâz"ın göğsüne koydu ve “Resûlü"nün elçisini (Resûlü"nün arzuladığı cevabı vermeye) muvaffak kılan Allah"a hamdolsun.” buyurdu.7
Allah Resûlü ile Muâz b. Cebel arasında geçen bu konuşma, onun bir taraftan seçkin sahâbîsini eğittiğini, diğer taraftan da meselelere ortak bir bakış açısı