aydınlığında yürümeyen ve yüksek ahlâkî değerlerden uzaklaşan müminler dalâlete düşme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. Enes b. Mâlik vasıtasıyla aktarılan bir hadiste Hz. Peygamber (sav) bizlere bu hususta çok önemli bir mesaj vermektedir: “Son anına bakmadan biri hakkında (sadece) hoşunuza gittiği için hemen karar vermeyin. Kişi, uzun zaman ya da bir dönem iyi işler yapar ki bu hâlde ölse cennete gidecektir. Ancak sonra bozulur ve kötü işler yapar. Başkası da bir dönem hep kötü işler yapar. Öyle ki, o vaziyette ölse cehenneme gidecektir. Sonra düzelir ve iyi işler yapar. Allah, kişinin hayrını isterse ölümünden önce onu yönlendirir.” Oradakiler “Allah nasıl yönlendirir?” deyince Peygamberimiz, “Ona iyi işler yapma imkânı verir ve o hâlde ruhunu alır.” buyurdu.32
Gerek Kur"an"daki âyetlerde gerekse de Hz. Peygamber"in hadislerinde hidayet verenin Allah olduğuna sık sık işaret edilir. Hidayetin kaynağı Kur"an olduğuna göre onu lütfeden de elbette Allah"tır. Ancak insan, onu alıp almamakta özgür bırakılmıştır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “(Ey Peygamber) de ki: Ey insanlar, şimdi size Rabbinizden hakikat (bilgisi) gelmiş bulunuyor artık. Bundan böyle her kim ki doğru yolu izlemeyi (hidayeti) seçerse, bunu kendi lehine seçmiş olacaktır ve her kim ki sapıklığı (dalâleti) seçerse, yine bunu kendi aleyhine seçmiş olacaktır. Ve ben sizin davranışınızdan sorumlu değilim.” 33 Yine bir başka âyette, “Gerçek şu ki, biz ona yolu gösterdik; şükreden ya da nankör (olması artık kendisine kalmıştır).” 34 buyrulmaktadır. Dolayısıyla Yüce Allah"ın, davetine icabet eden kimselere hidayet vermemesi söz konusu olamaz. Kur"an"da sıkça yer alan, “Allah kâfirlere, 35 zalimlere, 36 fâsıklara 37 hidayet etmez.” Veya “Allah yalancı nankör olan kimseye hidayet etmez/onu doğru yola çıkarmaz.” 38 gibi âyetler, ilâhî daveti reddeden muhataplar içindir. Allah Resûlü de (sav) bir hadisinde, hidayeti verenin Allah olduğunu belirtirken hidayeti alıp almama noktasında insana herhangi bir zorlama yapılmadığı anlaşılmaktadır: Tâbiîn büyüklerinden Kudüslü Abdullah b. Fîrûz ed-Deylemî bir gün meşhûr sahâbî Abdullah b. Amr b. el-Âs"a gelerek, “Senin, "Şakî (isyankâr) kişi anasının karnında şakî olandır." dediğini duydum.” der. Bunun üzerine âbid sahâbî Abdullah b. Amr, “Bir kimsenin bana yalan bir şey isnad etmesini doğru bulmam.” dedikten sonra Hz. Peygamber"den şu hadisi işittiğini söyler: “Yüce Allah mahlûkatını karanlık içerisinde yaratır ve nurunu onlar üzerine yayar. O nur kime isabet ederse hidayeti bulur. İsabet etmediği kimseler ise şaşar.” 39 Başka rivayetlerde Abdullah b. Amr"ın bu hadisi naklettikten sonra şöyle dediği