Kelime-i tevhidin kurtuluş vesilesi olduğu Talha b. Ubeydullah"ın (ra) anlattığı şu olayda açıkça görülmektedir: “Bir gün Hz. Ömer, Talha"yı üzgün görür ve ona üzüntüsünün sebebini sorar. Talha, Resûlullah"tan duyduğu, "Ben öyle bir söz biliyorum ki herhangi bir kimse onu ölüm anında söylerse o söz, ruhunun cesedinden ayrıldığı esnada rahat etmesini sağlar ve kıyamet gününde onun için nur olur." hadisindeki "söz"ün ne olduğunu hayattayken Resûlullah"a soramadığına hayıflandığını söyler. Bunun üzerine Hz. Ömer, "Ben o sözü biliyorum. O, Peygamber"in (sav) amcası Ebû Tâlib"den ölürken söylemesini istediği "lâ ilâhe illâllâh" sözüdür.” der.21 Ardından “Eğer Hz. Peygamber, amcası için bu sözden daha faydalı bir şey bilseydi mutlaka ona, onu söylerdi.”22 diyerek bu sözün kelime-i tevhid olduğunu vurgular.
Aynı hadiseye dair Hz. Osman"dan (ra) nakledilen bir rivayete göre Hz. Ömer, burada geçen kelime-i tevhidi, hem “Allah Teâlâ"nın, Hz. Muhammed (sav) ve ashâbını kendisiyle izzet ve kudret sahibi yaptığı ihlâs sözü hem de amcası Ebû Tâlib"in vefat ederken söylemesini arzu ettiği takva sözü” olarak nitelendirmiştir.23 Nitekim Peygamber Efendimiz,“Her kim, "Şehâdet ederim ki tek olan Allah"tan başka ilâh yoktur, (ortağı yoktur); Muhammed O"nun kulu ve elçisidir; İsa da Allah"ın kulu ve Allah"ın kullarından bir kadının oğlu, Meryem"e ulaştırdığı (emriyle onda var ettiği) kelimesi ve Allah tarafından (gelen) bir ruhtur. Cennet haktır, cehennem haktır." derse Allah onu, cennetin sekiz kapısından hangisini dilerse oradan cennetine koyar.” 24 buyurmuştur.
Hz. Ömer, Ubâde b. Sâmit ve Muâz b. Cebel gibi önde gelen sahâbîler, içtenlikle kelime-i tevhid veya kelime-i şehâdet getirip iman eden ya da şirk koşmadan ölen kimseyi Allah"ın cennete koyacağı, cehennemi ona haram kılacağı mealindeki hadisleri biliyorlardı. Fakat insanların bu hadislere güvenerek ibadetler konusunda gevşeklik ve tembellik göstermelerine sebep olmaktan ve böylece vebal altına girmekten endişe ediyorlardı. Bundan dolayı bu hadisleri insanlara duyurmaktan çekinmişler; ancak ilmî emanetin gereği olarak hayatlarının son demlerinde rivayet etmişlerdir.25
Diğer taraftan bazı İslâm bilginleri, bu tür hadislerdeki genel ifadelerin ilk Müslümanlar için geçerli olduğu veya ehl-i tevhid olanların amelleri sebebiyle cehenneme girseler de ebedî olarak orada kalmayıp neticede cennete girecekleri şeklinde yorumlamışlardır. Çünkü Peygamber Efendimiz, “İnkâr edenler, “Keşke Müslüman olsaydık.” diye çok arzu edeceklerdir.” 26 âyetini de, “Ehl-i tevhid olanlar cehennemden çıkarılıp cennete konulduğunda kâfirler de Müslüman olmuş olmayı arzu edeceklerdir.”şeklinde tefsir etmiştir.27