Ertesi gün Hz. Ebû Bekir ile birlikte İtbân"ın yanına gelen Hz. Peygamber (sav) eve girdi, daha oturmadan İtbân"a evinin neresini namazgâh yapmak istediğini sordu ve gösterilen yerde iki rekât namaz kıldırdı. Ardından bir şeyler yemek için beklerlerken Hz. Peygamber"in geldiğini duyan pek çok kimse İtbân"ın evinde toplandı. İçlerinden biri, “Mâlik b. Duhşûn nerede?” diye sordu. Orada hazır bulunanlardan biri, “O bir münafıktır! Allah ve Resûlü"nü sevmez.” dedi. Bunun üzerine Peygamber (sav) o kimseye, “Böyle deme! Görmüyor musun ki o,"lâ ilâhe illâllâh" diyor ve bununla Allah"ın rızasını istiyor.” buyurdu. O kişi de, “Allah ve Resûlü en iyi bilendir.” dedi. Bunun üzerine Resûlullah (sav), “Şüphesiz ki Yüce Allah, kendi rızasını umarak "lâ ilâhe illâllâh" diyen kimseyi ateşe haram etmiştir.” buyurdu.14
Kelime-i şehâdet, aslında “elest bezmi”15 ile başlayıp sonsuzluğa uzanan bir yolda insanlığın hayatını sürekli aydınlatan bitmez tükenmez bir hakikat beyanıdır. Dinî geleneğimizde yeni doğan çocuğa isim konulurken sağ kulağına “şehâdetleri dinin temeli” olan ezan okunup sol kulağına kâmet getirilmesi, İslâm"a davet edilen kimseye ya da ölmek üzere olan kişiye kelime-i şehâdet getirmesi telkininde bulunulması, bu hakikat beyanının yinelenmesidir.
Kelime-i şehâdet, İslâm"ın temeli ve imanın esası olmakla birlikte, dünya ve âhiret mutluluğu için de bir kurtuluş beratıdır. Bu sebeple Peygamber Efendimizin, başta Bizans İmparatoru Hirakl olmak üzere dönemin önemli hükümdarlarını ve birçok şahsı İslâm"a davet ederken çoğu zaman, “eslim telsem.” (Müslüman ol, kurtul.) buyurarak16 onları öncelikle kelime-i şehâdet getirmeye davet etmesi, bu sözün hem kurtarıcı özelliğinin veciz bir ifadesi hem de Peygamberimizin tebliğ üslûbunun güzel bir örneğidir.
Yine Hz. Peygamber"in, “Ölmek üzere olanlarınıza "Lâ ilâhe illâllâh" (sözünü) telkin ediniz!” buyurması,17 kelime-i tevhidin dünya hayatını güzelce noktalama ve ebedî hayata hayırla başlama konusunda ne kadar önemli olduğunu gösterir. Çünkü “Son sözü "lâ ilâhe illâllâh" olan kimse cennete girer.” buyuran18 Peygamber Efendimizin, başka bir hadislerine göre, Cebrail kendisine gelerek, Allah"a şirk koşmadan ölen kimsenin hırsızlık ve zina yapsa dahi cennete gireceğini ümmetine müjdelemesini istemiştir.19 Benzer bir hadiste ise Allah"ın kullar üzerindeki hakkının, yalnız kendisine ibadet edip hiçbir şeyi O"na ortak koşmamaları, kulların Allah üzerindeki hakkının ise onlara azap etmemesi olduğu belirtilir.20