Hadislerle İslâm Cilt 1 Sayfa 521

Hz. Peygamber"in halasının oğlu Zübeyr b. Avvâm ile ensardan Humeyd1 Harre mevkiindeki hurmalıklarını, bahçelerindeki arklardan geçen ortak su ile nöbetleşe suluyorlardı. Bu arklardan geçen su, önce Zübeyr"in hurma bahçesine uğruyor, sonra da Humeyd"in bahçesine ulaşıyordu. Bir keresinde Zübeyr hurma bahçesini sulamak üzere suyu tuttuğu sırada komşusu ondan suyu serbest bırakmasını istedi. Fakat Zübeyr, kendi tarlasını sulamadan suyu bırakmak ve nöbetini ona vermek istemedi. Bunun üzerine aralarında anlaşmazlık çıktı. İki taraf meselelerini Allah Resûlü"ne intikal ettirdiler. Hz. Peygamber"in huzurunda isteklerini karşılıklı olarak arz ettiler. Hz. Peygamber, “Ey Zübeyr! Tarlanı sula sonra suyu komşuna salıver.” buyurarak ikisinin de hakkını koruyan bir çözüm önerdi. Bunun üzerine Humeyd hiddetlenip, “Yâ Resûlallah! Zübeyr halanın oğlu olduğu için mi böyle bir hüküm verdin?” diyerek Resûlullah"ın verdiği karara itiraz etti. Onun bu sözüne üzülen Allah Resûlü"nün yüzünün rengi değişti ve “Ey Zübeyr, tarlanı sula! Sonra suyu hurma ağaçlarının köklerine ulaşıncaya kadar tut (sonra salıver).” buyurarak Zübeyr"den sulama hakkını tam mânâsı ile kullanmasını istedi.

Bu hadise üzerine, “Rabbine andolsun ki, onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” 2 âyeti nâzil olmuştur.3 Peygambere itaati imanla ilişkilendiren bu âyetin yanı sıra, Kur"an"da itaat, imanın bir sonucu ve mümin olmanın temel özelliği olarak zikredilmektedir.4 Bu nedenledir ki, Kur"an"ın Allah ve Resûlü"ne itaat konusundaki tavrı son derece açık ve nettir: “Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdiği zaman, hiçbir mümin erkek ve kadının kendi işleri konusunda tercih kullanma hakkı yoktur. Kim Allah"a ve Resûlü"ne karşı gelirse şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” 5

Peygamber Efendimiz de bir hutbesinde sarf ettiği şu sözlerle Allah ve Resûlü"ne itaatin vazgeçilmezliğine vurgu yapmaktadır:“… Kim Allah"a ve Resûlü"ne itaat ederse doğru yolu bulmuştur. Kim onlara isyan ederse ancak kendisine

    

Dipnotlar

1 Hİ1843 İbn Hacer, İsâbe, II, 129.

حميد الأنصاري يقال هو الذي خاصم الزبير في شراج الحرة والحديث في الصحيحين من طريق الزهري عن عروة بن الزبير ولم يسم فيه بل فيه أن رجلا من الأنصار خاصم الزبير أخرجه أبو موسى من طريق الليث عن الزهري فسماه حميدا قال أبو موسى لم أر تسميته إلا في هذه الطريق قلت ويعكر عليه أن في بعض طرقه أنه شهد بدرا وليس في البدريين أحد اسمه حميد فالله أعلم

2 Nisâ, 4/65.

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا ﴿65﴾

3 B2359 Buhârî, Müsâkât, 6.

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ قَالَ حَدَّثَنِى ابْنُ شِهَابٍ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ الزُّبَيْرِ - رضى الله عنهما - أَنَّهُ حَدَّثَهُ أَنَّ رَجُلاً مِنَ الأَنْصَارِ خَاصَمَ الزُّبَيْرَ عِنْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى شِرَاجِ الْحَرَّةِ الَّتِى يَسْقُونَ بِهَا النَّخْلَ فَقَالَ الأَنْصَارِىُّ سَرِّحِ الْمَاءَ يَمُرُّ فَأَبَى عَلَيْهِ ، فَاخْتَصَمَا عِنْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لِلزُّبَيْرِ « اسْقِ يَا زُبَيْرُ ، ثُمَّ أَرْسِلِ الْمَاء إِلَى جَارِكَ » . فَغَضِبَ الأَنْصَارِىُّ ، فَقَالَ أَنْ كَانَ ابْنَ عَمَّتِكَ . فَتَلَوَّنَ وَجْهُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ثُمَّ قَالَ « اسْقِ يَا زُبَيْرُ ، ثُمَّ احْبِسِ الْمَاءَ ، حَتَّى يَرْجِعَ إِلَى الْجَدْرِ » . فَقَالَ الزُّبَيْرُ وَاللَّهِ إِنِّى لأَحْسِبُ هَذِهِ الآيَةَ نَزَلَتْ فِى ذَلِكَ ( فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ) .

4 Enfâl, 8/1.

يَسْـَٔلُونَكَ عَنِ الْاَنْفَالِۜ قُلِ الْاَنْفَالُ لِلّٰهِ وَالرَّسُولِۚ فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَصْلِحُوا ذَاتَ بَيْنِكُمْۖ وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُٓ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِن۪ينَ ﴿1﴾

5 Ahzâb, 33/36.

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُب۪ينًا ﴿36﴾