İslâm geleneğinde bilhassa hadis rivayeti söz konusu olunca erken dönemden itibaren isnada çok önem verilmiştir. Hz. Peygamber’e nispet edilen bir bilginin içeriğine bakılmadan önce, âdeta nasıl bir vasıtayla ve ne şekilde elde edildiği daha önemli görülmüştür. Zira dinin asıl kaynağına aidiyeti konusunda herhangi bir şüphe hâsıl olursa, içeriği, mahiyeti ne olursa olsun artık o bilginin hüccet (dinde delil olma) değeri şüpheli hale gelecektir. İsnada bu kadar önem verilmesinin altında yatan bir başka önemli sebep de aslı olmadığı hâlde Hz. Peygamber’e atfedilen birçok rivayetin ortalıkta dolaşması idi. Abdullah b. Mübârek’in (181/798) şu sözü, bu tespiti özetler niteliktedir: “İsnad dindendir; eğer isnad olmasa idi muhakkak her isteyen istediğini söylerdi.”48
Bununla birlikte senedin varlığı tek başına hadisin metninin Hz. Peygamber’e aidiyeti için yeterli sayılmamış, isnadın kabul edilebilir nitelikte olması için de birtakım ölçütler belirlenmiştir. Senedde herhangi bir kopukluk (inkıta) olmaması, ya da teknik ifadesiyle senedin “muttasıl” olması yanında râvilerin de birtakım kusurlardan berî olmaları gerekmektedir. Bu noktada İslâm ilim geleneğine mahsus bir olgu olarak haberleşmenin ve bildirimde bulunmanın bazı ahlâkî esaslar üzerine bina edildiği görülür. Hadis ilmiyle beraber bu ahlâkî esaslar düzenli olarak belirlenmiştir. Başta Hz. Peygamber olmak üzere, sahâbe ve tâbiûnun söz ve fiillerini sonraki kuşaklara aktarmayı kendine konu edinen hadis ilminde, son derece hassas ölçütler belirlenmiştir. Haberleri aktaran kimselerin “sika” (güvenilir) ve “sâdık” (doğru) kimseler olmaları en başta gelen ölçüttür. Kişiyi doğru bilgi edinmekten yahut sahip olduğu bilgileri doğru muhafaza etmekten alıkoyan kusurların neler olabileceği özenle belirlenmiş ve râvilerin bu kusurlarla malûl olmamaları gerektiğinin altı çizilmiştir.
Böylece bir hadisin Resûlullah’a aidiyetinin tespit edilmesi ile ilgili, yani hadisin sübût una ilişkin birtakım derecelendirmeler yapılmıştır. Buna göre senedinin başından sonuna kadar âdil ve zâbıt râviler tarafından muttasıl bir senedle rivayet edilen, ayrıca şâz ve muallel olmayan rivayetler sahîh hadis olarak adlandırılmıştır. Âdil , dinî-ahlâkî açıdan güvenilir olan râvinin; zâbıt ise hafızası/belleği kuvvetli olan, yani öğrendiği hadisi başkasına aktarıncaya kadar aklında tutabilen râvinin sıfatıdır. Hadisin muttasıl olması, ilk kaynağına kadar kesintisiz bir senedle ulaşması (ittisal) veya isnad halkasında herhangi bir kopukluk (inkıta) olmaması demektir. Hadisin “şâz” olmaması güvenilir bir râvinin kendisinden daha güvenilir