Allah"ı ve inananları aldatmaya çalışan ancak farkına varmadan kendilerini aldatan ikiyüzlü, kalplerinde hastalık bulunan, azgınlıkları içinde bocalayıp duran,5 Allah"ın kalplerini mühürlediği ve nefislerinin arzularına uyan kimselerdir.6 Müminlere karşı kalpleri kin ve nefretle dolu olduğu için onların hep sıkıntıya düşmelerini isterler.7 Yalnızca menfaatleri söz konusu olduğunda Hz. Peygamber"in ve inananların yanında yer alırlar.8 Kötülüğü emredip iyiliği yasaklar ve cimrilik ederler. Onlar Allah"ı, Allah da onları unutmuştur. Münafıklar, bozguncuların ta kendileridir.9
Münafıklar, Kur"an"da zikredilen özellikleriyle ne kâfirlerden ne de Müslümanlardan bir gruptu. Kendilerine has olumsuz bazı özelliklere sahiptiler. Sürekli iman ile küfür arasında bocaladıkları için10 Allah (cc), haklarında, “İman edip sonra inkâr eden, sonra inanıp tekrar inkâr eden, sonra da inkârlarında ileri gidenler var ya, Allah onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir.” 11 buyurmuştur. Allah"ın Sevgili Elçisi ise onların bu kararsız ruh hâllerini, “Münafık, iki sürü arasında gidip gelen şaşkın koyun gibidir. Bir o sürüye gider, bir bu sürüye!” 12 diye tasvir etmiştir.
Her ne kadar Mekke"deki tebliğ döneminde İslâm"ı kabul etme ve iman konusunda tereddüt yaşayanlar olsa da asıl nifak hareketleri Medine"de ortaya çıkmıştı. Nitekim Hz. Peygamber"in hicreti ile birlikte Medine"de hem dinî hem de siyasî bakımdan yeni bir oluşum meydana geldi. Durumu kabullenenler kadar ona ayak uyduramayan ve şüpheyle yaklaşan kimseler de oldu. Onlara göre böyle bir ortamda yapılabilecek en akıllıca şey, çıkarlarına göre tavır sergilemekti. Buna göre içten içe inkâr ettikleri hâlde sözleriyle inandıklarını ifade ederek Müslümanların yanında yer alıp beğeni kazanacak ve kendilerini onlardan koruyacaklar, diğer taraftan da gizlice onların aleyhine faaliyetlerde bulunacaklardı. Dolayısıyla münafıklar, olduklarından farklı görünerek Müslümanları aldattıkları için inkârlarını açıkça ifade eden kâfirlerden daha tehlikeliydiler.
Münafıklar gerçekte inanmadıkları hâlde Allah"a ve âhiret gününe inandıklarını dile getiriyorlar,13 Resûlullah"a geldiklerinde de, “Senin, elbette Allah"ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz.”14 diye yalan söylemekten asla çekinmiyorlardı. Bu ikiyüzlülüklerine karşı onların hiç şüphesiz yalancı olduklarına şahitlik eden Allah (cc) ise, “Onları gördüğün zaman görünümleri hoşuna gider. Konuştuklarında sözlerine kulak verirsin. Onlar sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler. Her kuvvetli sesi kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan) çevriliyorlar!” 15