yargılarken ve suçu kesinleşenlere müeyyide uygularken takındığı tutuma; sağlığında, hastalığında, neşeli halinde ve öfkelendiğinde nasıl tepkiler verdiğine her şeyden fazla dikkat kesildiklerinde şüphe yoktur.87
Hz. Peygamber’in hadisleri ve sünneti, sağlığında olduğu gibi daha sonra da tüm Müslümanlar için en temel bilgi ve hikmet kaynağı olmuştur. Nebevî sünnetin temel kaynağı Kur’an olmakla birlikte hadisler sünnetin sonraki kuşaklara aktarılmasında önemli bir nakil aracı olmuştur. Hadis rivayet etme işi aslında doğal sebeplerle kendiliğinden başlayan ve gelişen bir süreç olmuştur. Başta Hz. Âişe olmak üzere, Ali b. Ebû Tâlib, Abdullah b. Abbâs, Abdullah b. Ömer, Enes b. Mâlik, Ebû Hüreyre ve Abdullah b. Amr gibi Resûlullah’ın vefatı sırasında henüz genç yaşta olan ve uzun süre yaşayan sahâbîler, Hz. Peygamber’in sünnetini öğrenmek isteyen müminler için ilgi odağı olmuşlardır. Neticede bu sahâbîlerin etrafında oluşan talebe halkaları onlardan duydukları hadisleri bir sonraki kuşağa aktarmışlardır. Hz. Peygamber’in, İbn Abbâs aracılığıyla rivayet edilen, “Sizler benden (sözlerimi) işitiyorsunuz. Sizden de başkaları işitecek. Onlardan da başkaları işitecektir.” 88 hadisi, âdeta bu doğal süreci resmetmektedir. Hz. Peygamber daha hayattayken sözlerinin sağlıklı bir biçimde gelecek nesillere aktarılmasını teşvik etmiştir. O (sav), Veda Hutbesi’nde, konuşmasını tamamlarken, “Burada hazır bulunanlar, burada bulunmayanlara tebliğ etsin. Belki burada bulunan kimse, burada olmadığı hâlde bunu daha iyi anlayacak bir kimseye tebliğ etmiş olur.” 89 demiş, başka bir sözünde de “Allah bizden herhangi bir şeyi işiten ve işittiği gibi de tebliğ edip başkalarına aktaran kişinin yüzünü ak etsin...” 90 buyurarak hadis rivayetini teşvik etmiştir. Resûlullah’ın bu iltifatına mazhar olmak, büyük bir şeref ve fazilet vesilesi sayılmıştır.91 İslâm’ın erken döneminden itibaren ilim adamlarını, Peygamber’in çağrısını ve onun hayatına ilişkin hemen her şeyi korumaya sevk eden bir başka rivayet de şudur: “Bu ilmi (ilâhî öğretileri) sonraki nesillerden güvenilir kimseler devralacak ve onu, cahillerin yorumlarından, bâtıl ehlinin kendi çıkarları uğruna istismar etmelerinden ve haddi aşanların saptırmalarından koruyacaklardır.” 92 Ayrıca, “Her işittiğini aktarmak kişiye yalan olarak yeter.” 93 hadisi ile ilgili bütün kaynaklarda yer alan ve tevatür derecesine ulaşan, “Her kim kasten benim üzerimden bir yalan uydurursa cehennemdeki yerini hazırlasın.” 94 gibi uyarıcı mahiyetteki rivayetler, nebevî mirası korumaya çalışan muhaddisleri ve hadisleri nakleden râvileri hadis rivayeti konusunda olabildiğince ihtiyatlı davranmaya sevk etmiştir. Bu hassasiyet, sahâbîler devrinde başlamıştır. Onun sözlerine bir şeyler ekleme