Ezd-i Şenûe kabilesinden olan ve hastalara okumakla tanınan Dımâd isimli zâta Mekkeli bazı sefihler, “Muhammed delidir.” demişler, o da ona okursam belki şifa bulur diye düşünerek Allah Resûlü"ne gelmişti. Ancak onun sözlerini işittikten sonra, “Vallahi, ben kâhinlerin sözlerini de sihirbazların sözlerini de şairlerin sözlerini de dinledim ama seninki gibi hiçbir söz işitmedim. Bunlar gerçekten söz deryasının derinliklerine ulaşmış. Ver elini sana İslâmiyet üzerine biat edeyim!”diyerek iman etmişti.25
Bâtıl inançlardan sihir ve büyü inancı, tarih boyunca farklı zamanlarda ve toplumlarda farklı çeşitleriyle uygulanagelen ve bugün de güncelliğini koruyan bir konu olmuştur. İnsanları tesir altına almak maksadıyla, gözbağcılık, şarlatanlık, hilekârlık tarzında ortaya konulan, hakkı bâtıl, bâtılı hak gösterdiği için semavî dinler tarafından yasaklanan şeylere “büyü/sihir” denilmiştir. Tabiatüstü güçleri kullanarak menfaat sağlamak, kötülük yapmak veya korunmak amacıyla gerçekleştirilen olağanüstü faaliyetler olan büyü/sihir, câhiliye devrinde pek çok çeşidiyle uygulanmaktaydı.26 Büyüler, Allah Resûlü"nün, “Kim yıldızlardan bir ilim alırsa sihir ilminden bir dal almış olur. Yıldızlar ilmini artırdıkça sihir ilmini artırmış olur.” 27 şeklinde buyurduğu gibi yıldızlardan yararlanarak, düğümlere üfleyerek,28 tabiatüstü varlıkların aracılığıyla ve daha pek çok şekilde gerçekleştirilmekteydi. O dönemde, insanlar yeni karşılaştıkları veya kendilerini etki altında bırakan birtakım söz ve davranışları da büyülü ya da büyülenmiş şeklinde nitelemekteydiler. Nitekim Allah Resûlü, Necidli iki adamın hitabet sanatının güzel bir örneğini sunarak sözleriyle insanları kendilerine hayran bırakmaları üzerine, “Şüphesiz bazı sözler büyülüdür.” buyurmuştu.29 Yahudiler ve büyüyü inançlarının bir parçası hâline getirmiş olan müşrikler de Hz. Peygamber"in büyülendiğini iddia edip kendilerini de büyü yaparak etkilediğini söylüyorlardı.30
Câhiliye devrinde olduğu gibi tarihin çeşitli dönemlerinde de peygamberler büyü ve büyücülere karşı mücadele vermişlerdir. Sihir ve büyünün çok revaçta olduğu eski Mısır"da sihirbazlar firavunların iktidarını desteklemek için halka karşı gözbağcılık yapıp hayalî şeyleri gerçekmiş gibi gösterirlerdi. Allah Teâlâ bunların şarlatanlıklarına son vermek ve insanları doğru yola iletmek üzere Hz. Musa"ya asâ ve yed-i beyzâ (beyaz el) gibi mucizeler göndermiş ve hilelerle insanları kandıran bu düzenbaz büyücülerin iflah olmayacaklarını bildirmişti. Nitekim Firavun"un sihirbazları ellerindeki ipleri yere atmış, bu ipler sihirden dolayı yılan gibi yerde sürünüyor görünmüştü. Ancak Hz. Musa elindeki asâsını yere bırakıverince bir