mucize olarak ortalıkta sürünen her şeyi yutmuştu. Bunu gören sihirbazlar derhâl iman etmişlerdi. Bunun üzerine Firavun onları şehit etti.31
Yine, döneminde çok yaygın olan sihre karşı büyük mücadele veren Süleyman (as) da büyücülükle itham edilmiş ancak bu iftiralar Kur"an tarafından yalanlanarak şeytanların uydurdukları şeylere tâbi olanların kâfir oldukları bildirilmiş ve büyüye başvuranların akıbeti şu şekilde haber verilmiştir: “...Onlar, o iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah"ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) âhiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!” 32
Tüm peygamberler gibi Hz. Peygamber de büyü gibi bâtıl inançlarla mücadele etmiş, bu tür davranışları kesin bir dille yasaklamıştır. Buna rağmen, insanların Allah Resûlü"ne dahi büyü yapmaya teşebbüs ettikleri, Hz. Peygamber"in bu durumdan Cenâb-ı Hakk"ın yardımıyla kurtulduğu şeklindeki rivayetler kaynaklarda yer almaktadır.33 Bu tür rivayetler âlimler tarafından eleştirilmekle birlikte, bir insan olarak Hz. Peygamber"in bundan etkilendiği de düşünülebilir. Zira büyünün insanları olumsuz tesir altında bırakabildiği, büyücülerin insanları aldattıkları, kafaları karıştırdıkları bilinen bir husustur. Bu yüzden Allah Teâlâ, düğümlere üfleyerek büyü yapan insanların şerrinden kendisine sığınılması konusunda müminleri uyarmakta,34 küfürolarak görülen bu tür faaliyetlere itibar edilmemesi, büyücülerin sözlerine değer verilip inanılmaması konusunda insanları ikaz etmektedir.35 Peygamber Efendimiz de Allah"tan başkasından medet umulması dolayısıyla büyüyle şirkin ilişkisine şöyle dikkat çekmiştir: “Helâk eden şeylerden kaçının: Allah"a şirk koşmak ve sihir yapmak!” 36 Ayrıca Allah Resûlü, “Kim düğüm yapar sonra ona üflerse sihir yapmış olur. Kim sihir yaparsa şirk koşmuş olur. Kim de (kendisini koruması için nazarlık ve benzeri) bir şey takarsa o taktığı şeyin korumasına havale edilir.” 37 buyurarak büyük günahlar arasında saydığı büyüye inanmayı kesin bir şekilde yasaklamıştır.38 Hatta insanları günahlardan sakındırma amacı taşıyan bazı rivayetlerde sihir yapanların cennete giremeyeceği,39 bu yüzden kâhinlere başvuranların dini inkâr etmiş olacağı,40 kırk gece namazının kabul olmayacağı şeklinde ifadeler de mevcuttur.41
Câhiliye Arapları arasında oldukça yaygın olan bir bâtıl inanç da falcılık uygulamasıydı. Arap dilinde, “uğur ve uğurlu şeyleri gösteren simge”