Harran, Humus, Horasan, Belh ve Mısır gibi birçok ilim merkezlerinde bulundu ve devrin meşhur ilim adamlarından hadis rivayet etti. Kendisinden de, birçokları hadis rivayet etmiştir. Yirmi sene Tarsus’ta ikamet eden Ebû Dâvûd, beş altı yıl kadar da Basra’da yaşamış ve 275/889’da orada vefat etmiştir.131
Ahkâm hadislerini toplamış olması sebebiyle muhtelif mezhep âlimlerince hüsn-i kabul gören Ebû Dâvûd’un es-Sünen ’i, 40 kitab ve 1889 bâb içerir. Resûlullah’tan nakledilen 500.000 hadis yazdığını söyleyen müellif, eserini bunlardan toplam 4800 hadis seçerek tasnif ettiğini söylemişse de, Hattâbî’nin Meâlimü’s-Sünen adlı şerhiyle birlikte basılan beş nüshadaki hadis sayısı 5274’tür. Aradaki bu sayı farkı, aynı isnadla gelen mükerrer rivayetlerle, aynı konudaki farklı nakillerden kaynaklanmaktadır.132
es-Sünen ’deki bâb başlıkları, daha çok o kısımda ele alınan konuları ifade ederken, bazen de Ebû Dâvûd’un fıkhî kanaatini yansıtacak niteliktedir. Müellif, bir konuda birçok sahîh hadis mevcut olsa bile, kitabın hacminin büyümemesi ve kitaptan istifadeyi kolaylaştırmak için bir bâb başlığı altında bir veya iki hadis verir, bütün tarikleri zikretmez. Gerekli gördüğü yerlerde, ya başkalarından naklen veya bizzat kendi görüşü olarak râvilere ilişkin bilgiler sunar, cerh ve tadilde bulunur. Bazen hadisin sebeb-i vürûdunu , ğarîb kelimelerini açıklar, hadis hakkında çeşitli bilgiler verir. Sünen-i Ebî Dâvûd ’un diğer bir özelliği de hadislerin isnadlarından ziyade fıkhî hükümlerine önem vermiş olmasıdır. Bu nedenledir ki o, bir hadisi naklettikten sonra, onun diğer tariklerini, lafız farklarını, birbirinden farklı taraflarını göstermiştir.133
Nesâî (215-303) ve es-Sünen Adlı Eseri
Asıl adı Ebû Abdurrahman Ahmed b. Şuayb el-Horasânî en-Nesâî olup, 215/830 yılında Horasan’ın Nesâ kasabasında doğmuştur. İlim tahsiline küçük yaşta başlamış, 15 yaşında gittiği Belh’te, bir yıldan fazla kaldıktan sonra bütün Horasan’ı, Hicaz, Irak, Suriye ve Mısır’ı dolaşarak oralarda bulunan meşhur hadisçilerden hadis almıştır. Hayatının önemli bir kısmını Mısır’da geçiren ve eserlerini orada tasnif eden Nesâî, ölümünden bir süre önce Şam’a geldiğinde, Muâviye’nin fazileti hakkında hadis rivayet etmesi istenmiş, o da buna olumlu cevap vermeyince, oradakiler tarafından ağır bir şekilde dövülerek mescitten atılmıştır. Ardından Mekke’ye giderken 303/915 yılında Filistin’in Remle şehrinde vefat etmiştir.134