Çevre kabilelere imam olarak gönderilenlerde de Kur"an bilgisi ile birlikte ilmî düzeyi, üstleneceği bu önemli göreve liyakatli olup olmadığı, imamlık yapacağı yerde kabul görüp görmeyeceği hususlarının dikkate alındığı görülmektedir. “En hayırlılarınız, size müezzinlik yapsın, Kur"an"ı en iyi bilenleriniz de size imamlık yapsın.” 19 hadisinde geçen “kurrâ” ifadesiyle topluluk içinde bulunan “en âlim” kişi kastedilmektedir.20 Nitekim daha sonraki dönemlerde imamlık yapacak kişinin en önemli özelliğinin, düzgün Kur"an kıraati yanında, dinî ilimleri en iyi şekilde bilen olması gerektiği söylenmiştir.21
Âlimler/imamlar peygamberlerin vârisleri olduklarına göre, bilgi/ilim yönünden, namaz kıldıracakları topluluğun en yetkini olmaya gayret edecekleri gibi amel bakımından da güzel bir örneklik sergilemeye çalışacaklardır. Çünkü imam namazda önder olduğu gibi ilim ve vakarıyla da topluma öncülük etmelidir. Lâyık olmadığı hâlde bu makamı işgal edenler, insanlar tarafından kabul görmeyecekleri için istenilen şekilde verimli de olamayacaklardır. Kutlu Nebî"nin zaman zaman Allah katında mükâfatlandırılacaklar arasında “kendisinden razı olunan imamları” 22 da zikretmesi, insanlar nezdinde makbul olanların imam olarak seçilmelerinin daha isabetli olacağına işaret etmektedir.
Allah Resûlü, ashâbına şu tavsiyelerde bulunmuştu: “Bir topluluğa Allah"ın Kitabı"nı en iyi okuyup bileni imam olsun. Kur"an"ı okuma (ve anlama) konusunda eşit iseler sünneti en iyi bilen imam olsun... Bir kimse, izin vermedikçe bir başkasının yetkili olduğu yerde imamlık yapmasın ve kişinin evindeki özel mekânına oturmasın.” 23 Bütün bu hususların, imamın, bulunduğu toplulukta en yetkin ve etkin kişilerden olmasını işaret ettiğinde kuşku yoktur. Yetkin olması, ilim ve bilgi bakımından yetişmiş olmasına bağlıdır. Hz. Peygamber"in (sav) imamlıkta öncelik taşıyan özelliklerden Kur"an ve sünnet bilgisine vurgu yapması, imamın dinî bilgileri özümsemiş ve bu konuda yeterli konuma gelmiş olmasına işaret etmektedir. İmamın etkin olması ise onun kişilik, fazilet, saygınlık ve toplumsal kabulüyle ilgili vasıfların hepsini kapsamaktadır. Bu bakımdan Allah Resûlü, ilimde denk olunduğu takdirde yaşlı ve saygın kimselerin imam olmasını veya imamın arkasında durmasını istemiştir. Öte yandan onun, toplum tarafından sevilmeyen bir kimsenin imamlık yapmasını hoş görmemesi24 ile “günahkâr da olsa her Müslüman"ın arkasında namaz kılınmasını” söylemesi25 arasında bir çelişki yoktur. Birincisi ideal olanı gösterirken, ikincisi şartlar gerektirdiğinde