rahatça ibadet etmesi için kadınların erkeklerin arkasında saf tutmalarını uygun görmüştür.59 Zorunlu durumlarda mescitlerde gecelemek veya istirahat için yatmaktan ashâbını men etmemiş,60 kendisi de bazı zamanlarda mescitte dinlenmiştir.61
Hz. Peygamber İslâm mabetlerinin inanç ve ibadet ruhunu zedeleyecek tasvirlerden arındırılmış, aşırı tezyinattan uzak, sade yapılar olmasını uygun görmüştür. Sevgili eşlerinden Ümmü Seleme"nin Habeşistan"da gördüğü bir kilisenin duvarlarındaki resimlerden bahsetmesi üzerine, “Onlar öyle bir millettir ki, içlerinden iyi bir kul öldüğünde mezarının üzerine bir tapınak inşa edip, içini de bu tür resimlerle doldururlar.” açıklamasını yapmış,62 yahudi ve hıristiyanların peygamber kabirlerini tapınağa çevirdiklerini söyleyerek63 bunun Allah"ın lânetine sebep olacağını bildirmiştir.64
Hz. Peygamber, mescitlerin hizmetini gören, ihtiyaçlarını karşılayan kimseleri takdir etmiş, ashâbını bu yönde teşvik etmiştir. Nitekim ilk dönemlerde çok korunaklı olmayan Mescid-i Nebevî"nin gece yağan yağmurla ıslanan zeminini kapatmak üzere, eteğine topladığı çakılları yerlere döşeyen zâta, “Bu (yaptığın) ne kadar güzel!” diyerek memnuniyetini ifade etmiştir.65 Mescidin temizliğiyle ilgilenen siyahî bir kadının öldüğünü kendisine duyurmayan ashâbına sitem etmiş, kabrini ziyaret edip onun için cenaze namazı kılmak suretiyle mescide hizmet edenlere ne kadar önem verdiğini göstermiştir.66
Allah Resûlü mescitler içerisinde Mescid-i Harâm,67 Mescid-i Nebevî,68 Mescid-i Aksâ69 ve Kubâ Mescidi"nin ayrıcalıklı konumda olduğuna,70 dolayısıyla buralarda ibadet etmenin faziletine işaret etmiştir. Bu mescitlerin, tarihimizde ve kültürümüzde ayrı bir yeri vardır. Bunların farklılığı şüphesiz ki mimarî yapılarından değil, İslâm tarihindeki önceliklerinden kaynaklanmaktadır. Bilindiği gibi Mescid-i Harâm"ın İbrâhim peygambere, Mescid-i Aksâ"nın ise Süleyman peygambere kadar uzanan geçmişi vardır.
Kubâ Mescidi İslâm tarihinin ilk müstakil mâbedidir. Mescid-i Nebevî ise, Müslüman âleminde önemli bir mabet olmanın yanı sıra eşsiz bir ilim ve mâneviyât merkezi olma vasfıyla, kendinden sonraki bütün mescitlere örnek teşkil eden, Allah Resûlü"nün müminlere bıraktığı değerli bir mirastır.
Hz. Peygamber ve onu takip eden İslâm"ın ilk dönemlerinde mescitler, dinî ve sosyal hayatın merkezi olarak ibadet haricinde de kullanılmıştır. Daha yapımı sırasında Medine Mescidi"nde, Suffe Ashâbı olarak bilinen, kendilerini ilme adamış seçkin talebeler için bir yer ayrılmıştır.71 Mescit içerisinde