Aslında ezan, namaz vaktinin girdiğinin belli ifade kalıplarıyla ilânı, bildirimi demektir. Namaza başlanırken de haber vermek için tekrar edilir sözleri. O zaman “kâmet” olur adı. Ezan, vaktin girdiğini; kâmet ise namazın başladığını bildirir. Bu iki mübarek çağrı arasında edilen dualar ise geri çevrilmez.3 Bu bakımdan ezan, namaz gibi kulluğun zirvesini ifade eden bir ibadetle birlikte anılmalı ve düşünülmelidir. Nitekim Kur"ân-ı Kerîm"de iki yerde4 doğrudan “ezan” yerine “namaza çağrı” ibaresi zikredilmekte;“ezan” ve “müezzin” kelimeleri ise farklı bağlamlarda “bildirmek” anlamında kullanılmaktadır.5
Aynı şekilde neredeyse ilgili bütün hadislerde de ezan, namaz ile birlikte dile getirilmektedir. Zaten ezanın ortaya çıkışı da, Hz. Peygamber"in (sav), müminlere namaz vaktinin girdiğini bildirecek ve onların namaz için cemaat oluşturmak üzere mescitte toplanmalarını sağlayacak bir çağrı vasıtası arayışının sonucunda olmamış mıydı?6
Ezan, kelime anlamına uygun bir şekilde, dünya üzerindeki saat farkı sebebiyle her an ve günde beş defa Allah"ın büyüklüğünün ve İslâm inanç esaslarının ilânıdır. Kulluğun, yüksek bir mekândan, yüksek bir sesle en büyük varlığa arzıdır aynı zamanda. Nasıl ki Rabbimiz Allah, yüce kitabı Kur"ân-ı Kerîm"de, “Ben, cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” 7 buyurmaktadır, işte Hz. Bilâl"in ilk okuduğu andan itibaren yeryüzünün her yerinde her an okunmakta olan ezan da âdeta bu ilâhî fermana bütün varlıklar adına bir cevap, bir icabettir.
Bir mânâda ezan, günde beş defa, “Evet, Yâ Rabbi! Sadece seni yüceltiyoruz ve senden başka ilâh olmadığına, Muhammed"in senin elçin olduğuna, kurtuluş ve mutluluğun bunda olduğuna inanıyor ve şahitlik ediyoruz.” demektir. Allah Teâlâ"nın “kendisine iman eden kullarından sadece O"na ibadet etmelerini istemesine”,8 sanki kulları tarafından verilmiş bir cevaptır. Nitekim Hz. Peygamber"in (sav), “Müezzini işiten hiçbir cin, insan, ağaç, taş yoktur ki, (kıyamet günü) onun lehine şahitlik etmesin.” 9 ya da bir başka hadisinde, “Müezzin, sesini ulaştırmak için ne kadar güç sarf ederse, o kadar bağışlanır. Kuru ve yaş (ne varsa hepsi) onun lehine şahitlik eder. (Cemaatle) namaza katılan kimseye de yirmi beş namaz (sevabı) yazılır ve iki namaz arasındaki (günahları) affedilir.” 10 buyurması, bir yönüyle bütün âlemin, kulluğunu ve teslimiyetini âlemlerin Rabbine arz etmesine vesile olan müezzine minnetini ifade etmektedir.