Hadislerle İslâm Cilt 2 Sayfa 363

Safâ ile Merve arasındaki sa"y bitince, umre veya hac yapanlar tıraş olmak suretiyle sembolik olarak kendi bedenlerinden bir parçayı feda ederler. Bu, bir taraftan, gerektiğinde saçını değil, başını da Allah yolunda verebileceğini temsil ederken, başından dökülen her saç teli, âdeta dökülen günahları ve günahlardan arınmayı simgeler.

Hz. Peygamber, “Allah"ım, başlarını tıraş ettirenlere merhamet et!” diye dua etmiş, sahâbeden bazıları, “Saçlarını kısaltanlara da dua etseniz ey Allah"ın Resûlü!” demişler; o da dördüncüsünde, “Saçlarını kısaltanlara da.” diyerek onlar için de dua etmiştir.40 Sahâbeden kimisi saçını tamamen kazıtmış, kimisi de saçını kısaltmıştır.41

Arafat, haccın bizzat kendisidir ve Kâbe"yi tavaftan, Safâ ile Merve arasında sa"yden sonra kalan hac görevleri, arefe gününden itibaren Arafat"ta, Müzdelife"de ve Mina"da yerine getirilir. Kelime olarak “Arafat”, bilme, anlama, tanıma ve güzel koku gibi mânâlar taşıyan bir kökten gelir.

Arafat, haccın bizzat kendisidir. Arafat"ta Allah Resûlü"ne, Haccı sorduklarında kısaca: “Hac, Arafat(ta bulunmak)tır.” cevabını vermiştir.42 Bu ifade, bizim dilimizdeki vurgu ile söylenecek olursa tıpkı, “Hac demek, Arafat demektir.” gibi anlaşılmalıdır. Bu sözü yorumlayarak ve Arafat"ın sembolik mânâsını anlamaya çalışacak olursak, “Hac, Arafat"tır. ” demek, hakikati bilmek, tanımak, anlamak, kavramak demektir. Dirilişi, mahşeri, mahkeme-i kübrâ öncesi bekleyişi, ölmeden önce ölmeyi, hesaba çekilmeden önce muhasebe yapmayı bilmek demektir. Arafat"ı idrak eden hacı olur, Arafat"ı kavrayan marifeti bulur. Arafat, önce kendini bilme, kendini bulma deneyimidir. “Kendini bilen, Rabbini de bilir.” fehvasınca, önce kendini tanıma, ardından da Rabbini tanımadır. Yunus"un dediği gibi: “İlim, ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.”Allah"ı unutanlar, nasıl hem kendilerini hem de Allah"ı unutmuşlarsa ve neticede âhirette de Allah tarafından unutulacaklarsa,43 Arafat"ta kendini ve Rabbini tanıyanlar da, mükâfat olarak Allah tarafından tanınacaklardır.

Arefe günü, en bereketli zaman ile en mübarek mekân birleşir ve kutsal Arafat iklimi ortaya çıkar. Arafat, tıpkı Rahmet Elçisi gibi yüzünü Kâbe"ye çevirip, sırtını Rahmet Dağı"nın eteklerine verip, İlâhî rahmete nail olabilme arayışıdır. Arafat"ta mümin, haşir ve hesaba çekiliş sahnesini temsilî bir şekilde yaşayarak sorumluluğun ve hesaba çekilmenin idrakine varır.

Arafat"ta vakfeye durulur. “Vakfe”, duruş, bekleyiş demektir. Arafat vakfesi, insanın kıyamet günü Allah"ın huzurunda bekleyişini hatırlatır.

    

Dipnotlar

40 B1727 Buhârî, Hac, 127.

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ نَافِعٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ - رضى الله عنهما - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « اللَّهُمَّ ارْحَمِ الْمُحَلِّقِينَ » . قَالُوا وَالْمُقَصِّرِينَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ « اللَّهُمَّ ارْحَمِ الْمُحَلِّقِينَ » . قَالُوا وَالْمُقَصِّرِينَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ « وَالْمُقَصِّرِينَ » . وَقَالَ اللَّيْثُ حَدَّثَنِى نَافِعٌ « رَحِمَ اللَّهُ الْمُحَلِّقِينَ » مَرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ . قَالَ وَقَالَ عُبَيْدُ اللَّهِ حَدَّثَنِى نَافِعٌ وَقَالَ فِى الرَّابِعَةِ « وَالْمُقَصِّرِينَ » .

41 B1729 Buhârî, Hac, 127.

حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدِ بْنِ أَسْمَاءَ حَدَّثَنَا جُوَيْرِيَةُ بْنُ أَسْمَاءَ عَنْ نَافِعٍ أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ قَالَ حَلَقَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَطَائِفَةٌ مِنْ أَصْحَابِهِ ، وَقَصَّرَ بَعْضُهُمْ .

42 T889 Tirmizî, Hac, 57

حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ وَعَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ قَالاَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَطَاءٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَعْمَرَ أَنَّ نَاسًا مِنْ أَهْلِ نَجْدٍ أَتَوْا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ بِعَرَفَةَ فَسَأَلُوهُ فَأَمَرَ مُنَادِيًا فَنَادَى « الْحَجُّ عَرَفَةُ مَنْ جَاءَ لَيْلَةَ جَمْعٍ قَبْلَ طُلُوعِ الْفَجْرِ فَقَدْ أَدْرَكَ الْحَجَّ أَيَّامُ مِنًى ثَلاَثَةٌ فَمَنْ تَعَجَّلَ فِى يَوْمَيْنِ فَلاَ إِثْمَ عَلَيْهِ وَمَنْ تَأَخَّرَ فَلاَ إِثْمَ عَلَيْهِ » . قَالَ مُحَمَّدٌ وَزَادَ يَحْيَى وَأَرْدَفَ رَجُلاً فَنَادَى بِهِ . N3019 Nesâî, Menâsikü’l-hac, 203 أَخْبَرَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ قَالَ أَنْبَأَنَا وَكِيعٌ قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَطَاءٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَعْمَرَ قَالَ شَهِدْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَتَاهُ نَاسٌ فَسَأَلُوهُ عَنِ الْحَجِّ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « الْحَجُّ عَرَفَةُ فَمَنْ أَدْرَكَ لَيْلَةَ عَرَفَةَ قَبْلَ طُلُوعِ الْفَجْرِ مِنْ لَيْلَةِ جَمْعٍ فَقَدْ تَمَّ حَجُّهُ » . İM3015 İbn Mâce, Menâsik, 57. حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَعَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَطَاءٍ سَمِعْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ يَعْمُرَ الدِّيلِىَّ قَالَ شَهِدْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ وَاقِفٌ بِعَرَفَةَ وَأَتَاهُ نَاسٌ مِنْ أَهْلِ نَجْدٍ فَقَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ كَيْفَ الْحَجُّ قَالَ « الْحَجُّ عَرَفَةُ فَمَنْ جَاءَ قَبْلَ صَلاَةِ الْفَجْرِ لَيْلَةَ جَمْعٍ فَقَدْ تَمَّ حَجُّهُ أَيَّامُ مِنًى ثَلاَثَةٌ فَمَنْ تَعَجَّلَ فِى يَوْمَيْنِ فَلاَ إِثْمَ عَلَيْهِ وَمَنْ تَأَخَّرَ فَلاَ إِثْمَ عَلَيْهِ » . ثُمَّ أَرْدَفَ رَجُلاً خَلْفَهُ فَجَعَلَ يُنَادِى بِهِنَّ . حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَنْبَأَنَا الثَّوْرِىُّ عَنْ بُكَيْرِ بْنِ عَطَاءٍ اللَّيْثِىِّ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَعْمُرَ الدِّيلِىِّ قَالَ أَتَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِعَرَفَةَ فَجَاءَهُ نَفَرٌ مِنْ أَهْلِ نَجْدٍ فَذَكَرَ نَحْوَهُ . قَالَ مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى مَا أُرَى لِلثَّوْرِىِّ حَدِيثًا أَشْرَفَ مِنْهُ .

43 A’râf, 7/51

اَلَّذ۪ينَ اتَّخَذُوا د۪ينَهُمْ لَهْوًا وَلَعِبًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ فَالْيَوْمَ نَنْسٰيهُمْ كَمَا نَسُوا لِقَٓاءَ يَوْمِهِمْ هٰذَاۙ وَمَا كَانُوا بِاٰيَاتِنَا يَجْحَدُونَ ﴿51﴾ Câsiye, 45/34. وَق۪يلَ الْيَوْمَ نَنْسٰيكُمْ كَمَا نَس۪يتُمْ لِقَٓاءَ يَوْمِكُمْ هٰذَا وَمَأْوٰيكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ نَاصِر۪ينَ ﴿34﴾