kulluk etmek; malının zekâtını gönül rızasıyla, içine sinerek ve her sene düzenli olarak vermek; zekât olarak yaşlı, uyuz, hasta, çelimsiz ve sütü az olan hayvanı vermeyip, mallarınızın orta hallisinden vermek. Çünkü Allah, sizden malınızın en iyisini istemedi; fakat en kötüsünü verin diye de emretmedi.” 29
Abdülmelik b. Mervân"ın Mekke valisi olan Nâfi" b. Alkame, bir memurunu zekât mallarını toplaması için görevlendirmişti. Görevli, Sa"r b. Deysem adında yaşlı bir adamın yanına vardı ve “Ben, koyunlarının zekâtını almak üzere gönderildim.” dedi. Yaşlı adam, “Hangisini almayı düşünüyorsun?” diye sordu. O da, “Koyunların memelerine bakar, iyisini alırız.” dedi. Sa"r bunun üzerine başından geçen bir olayı şöyle anlattı:
Ben Resûlullah zamanında şu vadilerin birinde koyunlarımın başındaydım. Bir deveye binmiş iki adam çıkageldi. Kendilerini Resûlullah"ın gönderdiğini ve koyunların zekâtını almaya geldiklerini söylediler. Onlara, “Ne vermem gerekiyor?” deyince, “Bir koyun.” dediler. Bunun üzerine ben iyi süt veren ve etine dolgun bir koyuna yöneldim, onu tutup onlara getirdim. Görevlilerden birisi bana, “Bu, kuzusu olan bir koyundur. Resûlullah kuzusu olan koyunu almamızı yasakladı.” dedi. “Peki, nasıl bir şey alırsınız?” dedim. Onlar, “Bir yaşındaki dişi oğlak veya bir yaşını bitirip iki yaşına basmış olanı.” dediler. Ben de yaşı geldiği hâlde henüz hiç kuzulamamış olan birini tutarak, kendilerine getirdim. Onu alıp, devenin üzerine koydular, sonra da gittiler.30
İslâm Peygamberi, Muâz b. Cebel"i Yemen"e elçi, idareci ve zekât memuru vasfıyla gönderirken de, “...(Zenginlerin) mallarının en iyisini zekât olarak almaktan kaçın. Mazlumun bedduasından da sakın. Çünkü mazlumun duasıyla Allah arasında perde yoktur. ” buyurmuştu.31
Bir sahâbî, zekât olarak zayıf ve hasta bir deve vermişti. Hz. Peygamber"in bunu iyi karşılamadığını haber alınca hemen daha güzel bir deve getirerek Resûlullah"ın duasını almıştı.32 Bu durum, zekât verenin hayvanlarının zayıf, hasta ve kötü olanını değil, sağlıklı ve normal olanını vermesi gerektiğine işarettir. Halk arasında yaygın olan “zekât keçisi” tabirinin de Allah uğrunda bağış yaparken malının en kötüsünden verenlerin zekâtı için kullanılması manidardır. Bu nedenledir ki, çürük, işe yaramaz ve kalitesiz ürünlerin zekât olarak verilmesi uygun görülmemiştir.33 Bir insanın dinî zorunluluk olmadığı hâlde, kendi arzusu ile malının en iyisini zekât olarak vermesiyse, hem daha büyük sevap hem de o mal için bir bereket vesilesi sayılmıştır.34