Günlerden Cuma idi ve Ramazan"ın da on yedinci günüydü.1 Müşrik ordusu ile Müslümanlar Bedir"de karşılıklı olarak yerlerini almışlardı. Orduların sayısındaki dengesizlik hemen fark ediliyordu. Müşrikler bin, Müslümanlar ise üç yüz on dokuz kişi idi. Allah Resûlü her iki orduya da baktı.2 Sonra yuvarlak çadırının içerisinde3 kıbleye yönelerek ellerini açtı ve Allah"a şöyle yalvardı:4 “Allah"ım! Ben senden ahdini ve vaadini (yerine getirmeni) istiyorum. Allah"ım! Eğer (müminlerin helâkini) diliyorsan (ve onlar da helâk olurlar ise) bugünden sonra sana ibadet edilmeyecek!” 5 Bu şekilde, kıbleye dönmüş ellerini uzatıp Rabbine yakarmakta, dua etmekteydi ki, duası çok uzadığından üst elbisesi omuzundan düşmüştü ve sanki bundan haberi yoktu. O sırada içeri gelen sadık dostu Ebû Bekir, cübbesini Peygamber Efendimizin omuzlarına koydu ve ona sarılarak: “Yeter Ey Allah"ın Resûlü! Rabbine bu kadar yalvarış ve yakarış yeter! Allah sana vaad ettiğini mutlaka yerine getirecektir.” dedi. Bu esnada Allah"ın müminlere yardım edeceğini müjdeleyen şu âyet-i kerime nâzil oldu: “Hani Rabbinizden yardım istiyor, yalvarıyordunuz. O da, "Ben size art arda bin melekle yardım ediyorum." diye cevap vermişti.” 6 Son derece rahatlatıcı olan bu müjdenin ardından Allah Resûlü üzerinde zırhı ile, “Yakında o ordu bozulacak, onlar arkalarını dönüp kaçacaklar.” âyetini7 okuyarak çadırdan dışarı çıktı.8
Allah Resûlü"nün kendilerinden kat kat fazla olan müşrik ordusu karşısında, kendinden geçercesine Rabbine yönelmesi, aslında Allah"la kurduğu samimi bağı ve O"na olan güvenini gösteriyordu. Resûl-i Ekrem (sav), karşı karşıya kaldığı bu zor durumda kendilerine yardım edebilecek yegâne gücün Allah olduğunu ve O"nun, içtenlikle yapılan duaları geri çevirmeyeceğini biliyordu. Zira Allah, kullarına yakın olduğunu, dua edenlerin dualarına karşılık vereceğini bildiriyordu.9 Savaş sonunda Allah Resûlü"nün, Rabbinin duasını kabul edeceğine dair kuşkusuz bir iman ve teslimiyet ile yaptığı duaya karşılık verilmiş, onunla birlikte tüm Müslümanlar muzaffer olmanın sevincini yaşamıştı.
Çağırmak, yardım talep etmek, yalvarmak; küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya vaki olan talep ve niyaz; sığınmak, nida gibi mânâlara gelen