Hadislerle İslâm Cilt 2 Sayfa 52

“dua”, terim olarak, kulun samimi ve içten bir şekilde Allah"a sığınmasını ve yakarışını, Allah"ın yüceliği karşısında güçsüzlüğünü itiraf etmesini, sevgi ve tazim duyguları içerisinde O"nun lütfunu, yardımını ve affını dilemesini ifade eder. Dua, Allah"ın (cc) büyüklüğünü dile getirme, O"na yalvarma, hamdetme, şükretme, O"nu övme ve aynı zamanda Allah"a karşı sevgi ve saygı sunma ifadesidir. Hatta özel zaman ve mekânlarda gerçekleştirilen kimi dualar bir yana bırakılacak olursa, dua, genel ve geniş anlamda hiçbir törene bağlı bulunmayan, şekil ve şartlardan bütünüyle sıyrılmış, zaman ve mekân bakımından süreklilik gösteren, kulun Yaratıcısıyla sürekli bir biçimde iletişimde bulunduğu bir ibadet olarak tanımlanabilir. Hz. Peygamber"in, “Allah Teâlâ katında duadan daha kıymetli bir şey yoktur.” 10 ifadesi,bu ibadetin önemini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Nitekim Hz. Peygamber dua ile ilgili olarak, “Dua ibadetin özüdür.” buyurmuş,11 başka bir rivayete göre ise, “Dua ibadetin ta kendisidir.” dedikten sonra şu âyeti okumuştur: “Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi kibirlerine yediremeyenler aşağılanmış hâlde cehenneme gireceklerdir.” 12

Sonsuz güç ve kudret sahibi olan Allah, “Bana dua edin ki, duanıza icabet edeyim.” 13 âyetiyle kullarını kendisine çağırır âdeta. “(Resûlüm!) De ki: Duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” 14 ifadeleriyle, yaratılış gayelerini kullarına hatırlatır. Böylece kendisine kulluk için yarattığı insandan, kulluğunu göstermesini ister. Kulluğun özü ise duadır! Kulun dua ile Allah"a yönelmesi, aslında O"nu hakkıyla tanımaya çalıştığı ve tazim ettiği anlamına gelir. Yüce Yaratıcı"nın isteği de zaten bu değil midir? KulunAllah (cc) karşısında haddini ve konumunu bilmesi, O"nun büyüklüğü karşısında sevgi ve saygı ile boyun eğmesi... Belki de bu aczi somut olarak dillendirdiği için dua, kulluğun ve ibadetin özü sayılmıştır.15 Bu yönüyle dua, Allah ile kul arasında bir diyalog geliştirmek, bir iletişim kurmaktır. Bu iletişim esnasında kul, kendini yaratan Rabbine samimi şekilde hâlini arz eder; âcizliğini, güçsüzlüğünü dile getirir; bunun karşısında o yüce makamdan yardım, bağış, af, merhamet, güç ve destek ister. Böylece O"na olan bağlılığını, teslimiyetini ve samimiyetini gösterir.Allah, duaya ihtiyacı olmadığını düşünen, kendini dua etmekten müstağni gören ve Rabbi ile iletişimini sağlayan duayı terk eden insandan hoşnut değildir.16 Zira bu, Yaratan karşısında kibirlenmenin ifadesidir.

İnsan ve Allah arasındaki bu iletişim herhangi bir zaman ve mekânla sınırlanamaz. İnsan, her an ve her durumda dua edebilir. “Onlar, ayakta

    

Dipnotlar

10 T3370 Tirmizî, Deavât, 1

حَدَّثَنَا عَبَّاسُ بْنُ عَبْدِ الْعَظِيمِ الْعَنْبَرِىُّ وَغَيْرُ وَاحِدٍ قَالُوا حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ الطَّيَالِسِىُّ حَدَّثَنَا عِمْرَانُ الْقَطَّانُ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِى الْحَسَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ رضى الله عنه عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لَيْسَ شَىْءٌ أَكْرَمَ عَلَى اللَّهِ تَعَالَى مِنَ الدُّعَاءِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ غَرِيبٌ لاَ نَعْرِفُهُ مَرْفُوعًا إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ عِمْرَانَ الْقَطَّانِ وَعِمْرَانُ الْقَطَّانُ هُوَ ابْنُ دَاوَرَ وَيُكْنَى أَبَا الْعَوَّامِ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ مَهْدِىٍّ عَنْ عِمْرَانَ الْقَطَّانِ بِهَذَا الإِسْنَادِ نَحْوَهُ . İM3829 İbn Mâce, Dua, 1. حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا أَبُو دَاوُدَ حَدَّثَنَا عِمْرَانُ الْقَطَّانُ عَنْ قَتَادَةَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ أَبِى الْحَسَنِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لَيْسَ شَىْءٌ أَكْرَمَ عَلَى اللَّهِ سُبْحَانَهُ مِنَ الدُّعَاءِ » .

11 T3371 Tirmizî, Deavât, 1.

حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ أَخْبَرَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ عَنِ ابْنِ لَهِيعَةَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى جَعْفَرٍ عَنْ أَبَانَ بْنِ صَالِحٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « الدُّعَاءُ مُخُّ الْعِبَادَةِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ ابْنِ لَهِيعَةَ .

12 Mü’min, 40/60

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟ ﴿60﴾ T3372 Tirmizî, Deavât, 1 حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ مَنِيعٍ حَدَّثَنَا مَرْوَانُ بْنُ مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ ذَرٍّ عَنْ يُسَيْعٍ عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « الدُّعَاءُ هُوَ الْعِبَادَةُ » . ثُمَّ قَرَأَ ( وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِى أَسْتَجِبْ لَكُمْ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِى سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ ) . قَالَ هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَقَدْ رَوَاهُ مَنْصُورٌ وَالأَعْمَشُ عَنْ ذَرٍّ وَلاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ ذَرٍّ . هُوَ ذَرُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ الْهَمْدَانِىُّ ثِقَةٌ وَالِدُ عُمَرَ بْنِ ذَرٍّ . D1479 Ebû Dâvûd, Vitr, 23. - حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عُمَرَ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ مَنْصُورٍ عَنْ ذَرٍّ عَنْ يُسَيْعٍ الْحَضْرَمِىِّ عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « الدُّعَاءُ هُوَ الْعِبَادَةُ ( قَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِى أَسْتَجِبْ لَكُمْ ) » .

13 Mü’min, 40/60.

وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُون۪ٓي اَسْتَجِبْ لَكُمْۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَت۪ي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِر۪ينَ۟ ﴿60﴾

14 Furkân, 25/77.

قُلْ مَا يَعْبَؤُ۬ا بِكُمْ رَبّ۪ي لَوْلَا دُعَٓاؤُ۬كُمْۚ فَقَدْ كَذَّبْتُمْ فَسَوْفَ يَكُونُ لِزَامًا ﴿77﴾

15 T3371 Tirmizî, Deavât, 1.

حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ حُجْرٍ أَخْبَرَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ عَنِ ابْنِ لَهِيعَةَ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى جَعْفَرٍ عَنْ أَبَانَ بْنِ صَالِحٍ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « الدُّعَاءُ مُخُّ الْعِبَادَةِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ غَرِيبٌ مِنْ هَذَا الْوَجْهِ لاَ نَعْرِفُهُ إِلاَّ مِنْ حَدِيثِ ابْنِ لَهِيعَةَ .

16 İM3827 İbn Mâce, Dua, 1.

حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَعَلِىُّ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالاَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا أَبُو الْمَلِيحِ الْمَدَنِىُّ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَنْ لَمْ يَدْعُ اللَّهَ سُبْحَانَهُ غَضِبَ عَلَيْهِ » .