kaşıntı gibi bir rahatsızlıktan dolayı ipek elbise giymelerine izin vermesi34 bu tür örnekler arasında sayılabilir. Yine İslâm"da yalan söylemek ve laf taşımak gibi davranışlar uygun (helâl) olmayan davranışlar arasında yer almasına rağmen, Allah Resûlü düşmanı yanıltma ve dargınların ve eşlerin arasını bulma gibi bazı özel durumların dikkate alınmasını önermiş35 ve “İnsanların arasını düzelten ve bunun için iyilik maksadıyla söz taşıyan veya iyilik maksadıyla (yalan) söyleyen, yalancı değildir.” 36 buyurmuştur. Bu ve benzeri rivayetlerden, söz konusu ruhsatların maksada, zamana, yere ve kişiye göre farklılıklar gösterdiği anlaşılmaktadır.
İslâm"ın çeşitli hükümlerini yerine getirirken bireylerin karşılaştıkları zaruret ve zorluklar karşısında ruhsatlardan yararlanması, dinin vermiş olduğu bir kolaylıktır. Bu tür ruhsatların istismar edilmesi ne kadar sakıncalıysa, onları dinî hayatta bir “gevşeklik” olarak görmek, “yapılması gereken ibadetleri terk etmek” şeklinde anlamak da o kadar yanlıştır.
Ancak Allah yolunda savaş gibi, din, vatan ve millet savunması gibi bireyi aşan durumlarda azimet daha fazla öne çıkmaktadır. Nitekim görme engelli sahâbî İbn Ümmü Mektûm, savaş konusunda engellilere ruhsat tanınmış olmasına rağmen37 ruhsatı değil azimeti tercih etmiş ve Kâdisiye Savaşı"nda sancaktarlık yaparak bu savaşta şehit düşmüştür.38 Fiziksel engelli bir sahâbî olan Amr b. Cemûh da oğullarının kendisi için tanınan savaşa katılmama ruhsatını kullanması yönündeki telkinlerini dinlemeyip şehit olma arzusuyla Uhud Savaşı"na katılmış ve şehit olmuştur.39
Bu tür olağanüstü durumlarda Müslümanlar, karşılaştıkları zorlukları canları, malları ve evlâtlarını kaybetme pahasına da olsa göğüslemek zorundadırlar. Bu nedenledir ki iyilerden ve iyilikten söz eden bir âyette Yüce Allah, “...zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin davranışlarını...” de iyiliklerden saymış ve bu vasıflara sahip olanların doğru ve takva sahibi kimseler olduğunu ifade etmiştir.40
Netice itibariyle azimetler de, ruhsatlar da Yüce Allah"ın kullarının yararına vermiş olduğu hükümlerdir. Normal şartlarda azimetle amel eden Müslümanlar, yeri ve zamanı geldiğinde ruhsatlarla da amel edebileceklerini bilmelidirler. Bu ikisinden birini tercih ederken belki de ölçü, “zararın def edilmesi, menfaatin celp edilmesi” olacaktır. Azimetler de ruhsatlar da Rabbimizin verdiği ikramlardır. Rahmet Elçisi"nin ifade buyurduğu gibi, “Allah, yasakladıklarının yapılmasından nasıl hoşlanmıyorsa, tanıdığı ruhsatların kullanılmasından da öylece hoşnut olur.” 41