Kur"ân-ı Kerîm, Allah"a teslimiyete odaklanmış bir ruh hâliyle, huşû içerisinde namazlarına devam edenleri müjdeler, onların kurtuluşa eren gerçek müminler olduğunu belirtir.41 Hz. Peygamber (sav) de, namazı huşû içerisinde eda etme hakkında şöyle buyurur: “Müslüman bir kimse, farz namazın vakti girdiğinde, o namaz için güzel bir biçimde abdest alır, huşû içinde olur ve rükû ederse (namaz kılarsa), büyük günah işlemedikçe o namaz önceki günahlarına kefaret olur. Bu her zaman böyledir.” 42
Her ne kadar namazla birlikte akla gelse de huşû sadece namazda ulaşılan bir hâl değildir. Ramazan ayında özellikle sahur ve iftar saatleri, kutsal toprakları ziyaret edenler için özellikle tavaf ve vakfe anları, huşûun en derinden hissedildiği zaman dilimleridir. Huşû, Müslüman"ın duasında, tesbihâtında, tefekkür ve tezekküründe, tevbe ve istiğfarında, kısacası Rabbi ile her buluşmasında koruması gereken en değerli hâllerdendir.
Huşûun mekânı kalptir, huşû kalpte filizlendikten sonra bütün bedene yansır ve insanın konuşmasını, yemesini-içmesini, yürüyüşünü, giyinişini, ibadetini kısacası bütün hâl ve tavırlarını etkiler. Ancak bazen huşûu andıran duruşların sadece görüntüden ibaret olabileceği de unutulmamalıdır. Zaman zaman insanlar, mütevazı görünerek başkalarının gözünde değer kazanmayı, ibadet esnasında huşû içinde bir görüntü sergileyerek hayranlık uyandırmayı isteyebilir. Bu durumu “nifak huşûu” şeklinde niteleyen meşhur sahâbî Ebu"d-Derdâ, “Bu tür bir nifaktan Allah"a sığının!” diyerek çevresindekileri uyarmış, onlar, “Nifak huşûu nedir?” diye sorunca da, “Kalp huşû duymadığı hâlde vücudun huşû duyar görünmesidir.” şeklinde cevap vermiştir.43 Hz. Ömer de boynunu eğmiş bir adam gördüğünde, “Ey adam, kaldır kafanı! Huşû boyunda değil, kalptedir.” diyerek onu sert bir şekilde uyarmıştır.44 Tâbiûn neslinin önde gelen âlimlerinden Hasan-ı Basrî ise, kafasına sarığını geçirip cübbesine bürünen ve mütevazı bir tavırla başını hiç yukarı kaldırmayan birini görünce ondaki gizli kibri sezmiş ve bu tür bir davranışı, “Kalbin huşûu değil, elbisenin huşûu!” şeklinde vasıflandırmıştır.45
Gerçekten Allah karşısında ürpermediği hâlde halkın gözünde zâhid görünebilmek için huşû örtüsüne bürünmek özellikle ibadetler söz konusu olduğunda son derece tehlikelidir. Meselâ, namazı, sadece insanların gördükleri zamanlarda güzel bir şekilde kılmak, Peygamber Efendimizin ifadesiyle “gizli şirk”tir.46 Nitekim namazlarını ciddiye almayarak yalnızca gösteriş için kılanlar Kur"an tarafından da eleştirilmişlerdir.47 Allah"a hakkıyla