veya yerine yenisinin getirilmesi görevini üstlendiğini ifade etmişti. Aslında bütün peygamberler aynı sorumlulukla gönderilmişlerdi. Bununla birlikte Allah Resûlü, kendisinin tamamlayıcılık ve uygulayıcılık vasfını şöyle dile getirmişti: “Benim ve benden önceki peygamberlerin durumu, bir ev inşa eden kimseye benzer. O kimse evi güzelce yapıp mükemmel hâle getirmiş fakat bir köşede sadece bir tuğla yeri boş kalmıştır. İnsanlar bu evi dolaşırlar, ona hayran olurlar ve şöyle derler: "Keşke şu tuğla da yerine konulmuş olsaydı." İşte ben, o (yeri boş bırakılan) tuğlayım; ben peygamberlerin sonuncusuyum.” 5
Bir defasında Enes b. Mâlik"in amcasının oğlu Sa"d b. Hişâm Medine"ye geldiğinde, Hz. Âişe"den kendisine Resûlullah"ın ahlâkını anlatmasını istemişti. Âişe, “Sen Kur"an okuyorsun değil mi?” diye sorunca Sa"d, “Evet.” cevabını verdi. Bunun üzerine müminlerin annesi, “İşte Hz. Peygamber"in ahlâkı Kur"an idi.” dedi.6 Bazı rivayetlerde Hz. Âişe"nin, bu sözünün ardından, “Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin.” 7 âyetini ya da Mü"minûn sûresinin ilk dokuz âyetini okuduğu belirtilmiştir.8 Zira Kur"an"ı bizzat tebliğ eden ve yaşayan Hz. Peygamber, onun öngördüğü ahlâkı hayatı boyunca en ideal düzeyde temsil etmişti.
Enes b. Mâlik"in ifade ettiği üzere, Resûlullah ahlâk bakımından insanların en güzeli idi.9 Bununla birlikte Hz. Peygamber, ahlâkını daha da güzelleştirmeye gayret ederek kötü ahlâktan Allah"a sığınırdı.10 O"nun namaza kalktığında yaptığı dua da bu amacını gerçekleştirmeye yönelikti: “...(Allah"ım!) Beni güzel ahlâka eriştir. Senden başka güzel ahlâka eriştirecek yoktur. Kötü ahlâkı benden uzaklaştır. Senden başka kötü ahlâkı benden uzaklaştıracak yoktur!..” 11
Resûlullah, ashâbını da her fırsatta güzel ahlâklı olmaya, bunun için çabalamaya teşvik etmişti. Nitekim Hz. Peygamber, Ubâde b. Sâmit ile beraber bir grup Medineli kendisine biat etmeye geldiklerinde onlardan Allah"a şirk koşmamanın yanı sıra hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocukları öldürmemek, iftira etmemek gibi ahlâkî konularda da söz almıştı.12
Hz. Peygamber Muâz b. Cebel"i Yemen"e vali olarak gönderirken ise, “Ey Muâz b. Cebel! İnsanlara güzel ahlâkla muamele et.” tavsiyesinde bulunmuştu.13 Ashâb-ı güzîn, Peygamberimizin örnekliğini ve tavsiyelerini öylesine içselleştirmişlerdi ki onun vefatından sonra, “O olsaydı nasıl yapardı ve ne söylerdi?” sorusunu her durumda kendilerine sormuşlar ve böylece Peygamber"in ahlâk ve edebini yaşatmaya çalışmışlardı.