Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Müminin durumu ne hoştur! Allah"ın takdir ettiği şey, mutlaka onun hayrına olur.” 43 Bu hadisin bir benzerindeki detay aslında Allah"ın hayrı takdir etmesinden ne kast olunduğunu ifade etmektedir: “Müminin durumu ne hoş! Onun bütün işleri hayırlı ve kazançlıdır. Bu duruma müminden başka hiç kimsede rastlanmaz. Mümin bir nimete nail olduğunda şükrederse, bu onun için hayır olur. Darlık ve sıkıntıya düştüğünde sabrederse, bu da onun için hayır olur.” 44
Bu yüzden mümin her zaman işinin hayırla neticeleneceği ümidini taşır. Çünkü Allah"ın kendisi için hayır takdir ettiğinden emindir. Ancak bu ilâhî takdir müminin Cenâb-ı Hak"tan hayır olanı talep etmesine mani değildir. Zira hayrı sürekli talep etme, müminin Yaratıcı"yla olan kulluk bağını sağlam tutacaktır.45 Ayrıca mümin kendisi için hayırlı olanın ne olduğunu tam olarak bilemez. Onu ancak Allah bilir. Mamafih Kur"an"da şöyle buyrulmuştur: “...Mümkündür ki nefret ettiğiniz bir şey sizin için iyi olabilir ve yine mümkündür ki hoşlandığınız bir şey de sizin için kötü olabilir. Allah bilir, ama siz bilmezsiniz.”, 46 “...Olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır takdir etmiştir.” 47
İslâm inancının en temel unsurlarından biri olan bu hakikat, müminin sürekli Allah"tan hayrı istemesini zorunlu kılmaktadır. Nitekim Müslüman kültürü ve bilincinde önemli bir yeri olan “istihare”, hayrı, hayırlı olanı istemek, dilemek anlamına gelir. Câbir b. Abdullah şöyle demiştir: “Resûlullah (sav) bizlere Kur"an"dan bir sûre öğretir gibi, her konuda istihare yapmayı öğretir ve şöyle derdi: "Biriniz bir işe niyetlendiği zaman önce iki rekât namaz kılsın, sonra şu duayı söylesin: Allah"ım, ilminle Sen"den bu işin hayırlısını dilerim. Kudretinle bana güç vermeni, Sen"in o büyük fazlından (bana da lütfetmeni) isterim. Çünkü Sen"in her şeye gücün yeter, benim ise gücüm yetmez. Sen (her şeyi) bilirsin, ben ise bilmem. Ve Sen bütün gaybı (bana görünmeyenleri) çok iyi bilirsin. Allah"ım, şu işin dinim, hayatım ve âhiretim (veya dünya ve âhiret işim) hakkında bana hayırlı olduğunu bilmekte isen bunu bana mukadder kıl ve bunu bana kolaylaştır. Sonra müyesser kıldığın bu işte bana bereketler ihsan eyle! Ve şu işin dinim, hayatım ve âhiretim (veya dünya ve âhiret işim) hakkında bana şerli olduğunu bilmekte isen, bu işi benden; beni de o işten uzak tut. Ve hayır her nerede ise, onu benim için takdir et. Sonra da beni bu hayırdan razı kıl." ”48
Ayrıca Hz. Âişe validemiz de Resûlullah"ın kendisine şu duayı öğrettiğini nakletmektedir: “Allah"ım! Şüphesiz ben senden hayrın her çeşidini isterim, dünya için olanı da âhiret için olanı da, bilebildiğimi de bilemediğimi de.