Bu hadise göre insan, daha anne karnında meydana gelirken mutluluk ve bedbahtlık potansiyeliyle oluşur. Dolayısıyla dünya hayatında kendi tercihleri ve yapıp ettikleri ile ya mutluluk potansiyelini açığa çıkarır ve mutlu olur, yahut mutsuzluk potansiyelini açığa çıkarır ve bedbaht olur. Hz. Peygamber"in saadet ve şekâveti kadere bağlaması, insanın cüz"î iradesini ve salih amellerini anlamsız hâle getirmez. Aksine Hz. Peygamber, insanın ancak kendi çabasıyla mutlu olabileceğini ve Allah"ın, insanın çabasına binaen amelleri kendisine kolaylaştıracağını ifade etmiştir. Neticede Hz. Peygamber"in bu konudaki hadislerinden mutluluğu sağlayacak iş, eylem ve ameller için çaba göstermeyi yok sayan bir kadercilik anlayışı çıkmaz. Çünkü Hz. Peygamber, insanın mutluluğunu sağlayacak ve kolaylaştıracak yolları, bizzat kendi hayatında yaşayarak göstermiştir. Hz. Peygamber, bu dünyada hep salih amel işlemeye vurgu yapmıştır. Çünkü kişinin saadet ve şekâveti amellere göre belirlenmektedir. Kur"an, “İnsan için ancak çalıştığı vardır.” 25 buyurmak suretiyle hep güzel ameller işlemeye teşvik etmiştir.
Bedir şehitlerinden Sa"d b. Mâlik"in oğlu Sehl b. Sa"d"dan rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber, “Ameller ancak neticelerine göre değerlendirilir.” 26 buyurmuştur. Yine Resûlullah (sav), “Şakî (bedbaht) dışında kimse cehennem ateşine girmez.” demiş, “Ey Allah"ın Resûlü, şakî kimdir?” diye kendisine sorulunca da, “Şakî, Allah için hiçbir taatte (ibadet ve amelde) bulunmayan ve Allah için hiçbir kötülüğü (günahı) terk etmeyen kimsedir.” cevabını vermiştir.27 Dolayısıyla kişinin bahtiyar ya da bedbaht oluşu hep Allah"a imanın ardından amellere bağlanmıştır.
Bu rivayetlerde geçen “her insanın cennet ve cehennemdeki yerinin belli olduğu” gerçeğine gelince bu, Allah"ın ilim sıfatı ile ilgili olup, sadece Allah katında bilinen bir durumdur. Bu konuda insanlar nezdinde herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Dolayısıyla insanlar, özgür iradeleriyle Allah"a iman ettikten sonra ibadet ve hayır yolunda çalışmak gibi salih ameller yapmakla yükümlüdürler. Nitekim İbn Ömer"in naklettiğine göre, Hz. Peygamber, “Dünyada bir garip gibi, yabancı gibi hatta bir yolcu gibi ol! Kendini kabir halkından biri gibi kabul et.” buyurmuş, rivayetin devamında İbn Ömer, hadisi rivayet eden Mücâhid"e hitaben, “Sabaha çıktığında akşama varacağım diye içinden geçirme; akşama ulaştığında da sabaha çıkacağım diye içinden geçirme. Hastalığından önce sağlığından, ölümünden önce hayatından istifade ederek hazırlık yap. Ey Allah"ın kulu! Yarın hâlinin ne olacağını bilemezsin.”demiştir.28