Hz. Peygamber bazı hadislerinde fitnelerden uzak kalmayı bir mutluluk olarak addetmiştir. Bedir Savaşı"nda büyük kahramanlıklar gösterdiği için “Resûlullah"ın süvarisi” adıyla anılan Mikdâd b. Esved"in36 naklettiğine göre, Hz. Peygamber, “Şüphesiz mutlu kimse, fitnelerden uzak kalandır. Şüphesiz mutlu kimse, fitnelerden uzak kalandır. Şüphesiz mutlu kimse fitnelerden uzak kalan, bir belaya uğradığında sabredendir. (Fitneye katılana) vah yazık!” 37 buyurmuştur.
Bazı rivayetlerde Hz. Peygamber"i gördükten sonra iman etmek ile hiç görmeden ona iman etmek mutluluk olarak ifade edilmektedir. Enes b. Mâlik"in naklettiğine göre, Resûl-i Ekrem, “Ne mutlu, beni görüp de iman edenlere!” buyurarak bunu bir kere söylemiş, sonra, “Ne mutlu, beni görmeden iman edenlere!” buyurarak bunu da yedi kere tekrarlamıştır.38 O hâlde hem bu dünyadaki hem de âhiretteki mutluluk, ancak imanla ve bu imana uygun amellerle kazanılabilir. Şüphesiz imanın yeri kalptir. Kalpler, ancak Allah"ı zikrederek huzur bulur.39 Gönül dünyasında Allah sevgisi yer etmiş bir kimsenin üzerine ilâhî bir huzur iner. Böyle bir kimse, Kur"an"ın ifadesiyle “huzur bulmuş nefis” anlamında “nefs-i mutmainne” mertebesine yükselir. Böyle bir nefis sahibi de hem kendisini hem de Allah"ı razı ederek O"na kul olur ve cennetine girer. Gerçekte bir Müslüman"ın hayattaki en büyük gayesi, “Allah"ım, benim maksadım senin rızanı kazanabilmektir.” şuuruna ermektir.