Hz. Peygamber"in yukarıdaki hadisinde “akıllarından geçirdikleri” ifadesi ile kastettiği şey, teşebbüs ve kast safhasına gelmeyen, sadece akıldan geçen olumsuz düşüncelerdir. Ayrıca Resûlullah, bir kimsenin niyet edip kararlılık sergilediği olumlu düşüncelerinden dolayı sevap kazanabildiği hâlde olumsuz düşünceleri yüzünden günaha girmediğini şöyle ifade etmiştir: “İzzet ve celâl sahibi Allah şöyle buyurdu: "Kulum iyi bir iş yapmaya niyet eder de yapmazsa ona bir iyilik (sevabı) yazarım. Ama onu yaparsa on kattan yedi yüz kata kadar iyilik (sevabı) yazarım. Eğer (kulum) bir kötülük yapmaya niyet eder de yapmazsa onu (bir günah olarak) yazmam. Fakat onu yaparsa ona bir kötülük (günahı) yazarım."” 26 Başka bir rivayette Hz. Peygamber, yukarıda geçen kutsî hadisi bildirdikten sonra, “Kim (Allah huzuruna) iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır. Kim de kötülükle gelirse o sadece getirdiğinin dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.” 27 âyetini okumuştur.28
Allah, kullarının amellerini yazmakla görevli meleklerine şöyle buyurur: “Kulum bir kötülük yapmak istediğinde, onu eyleme dökene kadar yazmayın. Eğer onu işlerse o zaman onu aynen olduğu gibi yazın. Eğer onu benim için terk ederse, ona bir sevap yazın...” 29 Kötü düşüncenin eyleme dökülmediği sürece yazılmaması, onun günah olmadığını gösterir. Kötülüğü terk etmeye sevap yazılması ise elbette kulun bu kötülüğü işlemeye fırsat bulamaması, gücü yetmemesi ya da engellenmesi gibi durumlara değil, sırf Allah"ın hoşnutluğunu gözeterek, takva gereği aklından geçen kötülüğü fiiliyata dökmekten vazgeçmesi durumuna işaret etmektedir. Görüldüğü gibi Yüce Allah"ın rahmeti ve kötülüğün engellenmesindeki teşviki bu hadiste açıkça ortaya çıkmaktadır.
İnsanlara, canlılara ve eşyaya iyimser bakmak, onlar hakkında pozitif düşüncelere sahip olmak, hüsn-i zan beslemek, hüsn-i niyet taşımak, Müslüman ahlâkındandır. İyi düşünmek, iyi niyetli olmak insana hem dünya hem de âhirette huzur ve saadet getirir. Niyetin temizliği, samimiliği ve ona yüklenen anlam ölçüsünde yararlı davranışlar ve salih ameller değer kazanır. Davranışlarında her zaman âhireti tercih eden Hz. Peygamber, Müslümanların da fiillerinde geçici ve kısa olan dünyayı değil, sonsuz ve gerçek hayatı düşünmelerini arzular. Bununla birlikte o, amellerin sayısının değil, niteliğinin önemli olduğunu öğretirken, niyette de hiçbir dünyevî karşılık gözetilmeden sadece Allah"ın hoşnutluğunun esas alınması gerektiğini şöyle vurgular: “Kim Allah için sever, Allah için nefret eder, Allah için verir, Allah için engel olursa, imanı kemale ermiştir.” 30