Allah Resûlü"nün ashâbından Enes b. Nadr, Bedir Gazvesi"ne katılamamıştı. Buna çok üzülmüş, “Allah, Resûlullah"la birlikte bir savaşta bulunmamı nasip ederse, ne yapacağımı o görecektir.” diyerek duygularını ifade etmiş, ancak ileri gitmekten de çekinmişti. Aslında bu, Allah"a ve Allah adına verilmiş bir sözdü. Sonraki yıl Resûlullah"la birlikte Uhud Savaşı"na katıldı. Enes için, verdiği sözü tutmanın zamanıydı. Ayneyn Geçidi"nde konuşlandırılan okçuların yerlerini terk etmesi üzerine yaşanan kargaşada Resûlullah"ın öldüğü haberi yayıldı. Müslümanlar sağa sola kaçışmaya başladı. Bu kargaşa esnasında Enes, gözünü bile kırpmadan müşriklerin üzerine yürürken Sa"d b. Muâz ile karşılaştı. Sa"d, “Ey Ebû Amr! Nereye?” diye sorduğunda Enes"in cevabı, “Cennetin kokusu ne kadar hoş, Uhud"un gerisinden bu kokuyu alabiliyorum.” oldu. O, korkusuzca ilerlemeye devam etti, savaştı ve şehit oldu. Öyle ki vücudu seksenden fazla yara aldı. Şehitlerin kimliklerini belirleme çalışmasından sonra, kız kardeşi Rübeyyi", “Kardeşimi sadece parmak uçlarından tanıyabildim.” demişti.
Enes b. Nadr verdiği sözü tutmuştu. Allah Teâlâ, “Müminler içinde Allah"a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir, kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.” 1 âyetiyle, Enes b. Nadr gibi yiğitlere övgü yağdırmıştı.2
“Allah"a verdiğiniz sözü tutun.” 3 hitabının anlamını kavrayan Müslümanlar, Allah"a ve Resûlü"ne verilen sözlerin, yerine getirilmeye en lâyık olan ahitler olduğunun bilincindedirler. Allah"a verilen söz, O, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sorduğunda, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin).” şeklinde verilen cevapta yatmaktadır.4 Kelime-i tevhid veya kelime-i şehâdet ile yenilenen ve “kâlû belâdan beri Müslüman"ım.” ifadesiyle dilimizde yer edinen bu ahit, can ile, mal ile veya maddî-mânevî türlü fedakârlıklar gerektirmektedir. Müslümanlar, bu özverinin farklı örneklerini, tarih boyunca ortaya koymuşlardır. Zira bilmektedirler ki bu söze sadakat ve ahde vefa Yüce Rabbimiz tarafından özel olarak ödüllendirilecektir.5
Verilen söz, vefayı gerektirir. Nitekim Peygamber Efendimiz, hutbelerinde, “Emanete riayet etmeyenin imanı yoktur; ahde vefa