kanın yüze ve beyne hücum etmesini temin eder. Böylece hâsıl olan bu kuvvet, önce gelecek tehlikeyi önlemeye çalışır. Şayet tehlike vaki olmuşsa onun tedavisine veya intikam almaya gayret eder.27 İnsanın mücadele ve mücahede etmesi gereken yerlerde güç ve kuvvetin hakkını vermesi, yiğit ve yürekli olması icap eden durumlarda cesaretli davranması ve ırzını, namusunu, vatanını, canını, malını, nefsini ve neslini koruması ancak bu duygu sayesinde mümkün olmaktadır.
Cesaret ve şecaatte kendilerine örnek aldıkları Hz. Peygamber"i ashâbı, “İnsanların en iyisi, en cömerdi ve en cesuru” olarak nitelendirmiştir. Enes b. Mâlik"in anlattığına göre bir gece Medine halkı yüksek bir ses duyarak korkmuş ve sesin geldiği tarafa doğru gitmişlerdi. Bir atın üstüne atlayarak hepsinden önce sesin geldiği yöne atını süren Hz. Peygamber ise dönerken onlara rastlamış ve boynunda kılıcı onları “Korkmayın, korkmayın!” diye teskin etmişti.28 Peygamberimizin cesaretinin derecesini anlayabilmek için, onun tek başına insanları hak dine davet edişi esnasındaki hâlini ve gayretini hatırlamamız yeterlidir. Allah Resûlü onları öyle bir dine davet ediyordu ki bu dine uymaları hâlinde bütün sosyal, siyasal, ekonomik ve ailevî hayat tarzlarını değiştirmeleri gerekiyordu. Asırlardan beri atalarından görüp yaşayageldikleri esasları bırakıp inkâr etmeleri, kanlarına işlemiş bulunan birçok âdet ve alışkanlıklardan vazgeçmeleri kaçınılmazdı.
Peygamberimiz onları sadece Allah"ın varlık ve birliğine davetle kalmıyor, âhiret gibi ebedî bir âlemin geleceğinden, tekrar dirileceklerinden, hesaba çekilip amellerinin mizanda tartılacağından bahsediyor, cehennem gibi bir zindandan haber veriyordu ki bu, müşrik Arapların hiç hoşuna gitmiyordu. Kavmi ve en yakın akrabaları Peygamberimizin ve dininin getirdiklerini kabule yanaşmıyor, alay ve hakaret ediyor, hatta vazgeçirmek için önüne cazip teklifler sürüyorlardı. Öz amcası Ebû Leheb, “Bizi bunun için mi çağırdın?” diyerek, onun kurtuluşa davet mesajıyla alay ediyordu.29 Übey b. Halef, eline aldığı çürümüş bir kemiği ufalayıp toz hâline getirdikten sonra Resûl-i Ekrem"in yüzüne üflüyor, “Ey Muhammed, Allah buna mı hayat verecek?” diye küstahça mukabelede bulunuyor;30 diğerleri onu davasından caydırmak için mal, mülk, şeref ve makam gibi tekliflerde bulunuyordu. Allah Resûlü davetiyle alay edenlere vahiyle cevap verirken Ebû Tâlib"e de, “Amca, bu işi bırakmam için sağ elime güneşi, sol elime ayı koysalar da Allah onu üstün kılıncaya ya da ben bu yolda ölüp gidinceye kadar bırakmam!” diyerek cesaretle üzerlerine gidiyordu.31