birini, adıyla sanıyla Temîm"in gözdesi olan Zibrikân b. Bedr"i ayağa kaldırdı. O da diyeceğini dedi. Peygamber (sav) bu defa gözde şairi Hassân b. Sâbit"i çağırttı. Hassân sözlerin en güzelini dillendirdi. Bu şekilde bir onlardan bir bu taraftan, söz uzadıkça uzadı. Nihayet kalabalık grup, kendi aralarında görüşmek üzere izin istediler. Ve sonunda Nebî"nin hatiplerinin daha güçlü, onun şairlerinin daha dirayetli olduğunu, dile getirdiklerinin de hak olduğunu teslim ettiler. Gelip Kutlu Nebî"ye iman ettiklerini itiraf ettiler. Bu itirafla Arap yarımadasının Medine"den öte Irak"a kadar olan doğu bölgesi İslâmlaşmış oldu. Sözle gelen fetih yarımadayı kuşatmıştı. Gelen heyet hemen oradan ayrılmadı, görüşme ve söyleşiler devam etti. Bir aralık heyet içerisinde yer alan Zibrikân ve bir diğer söz ustası Amr b. Ehtem, Nebî"nin yanına geldiler. Gelenlerin kişilikleriyle ilgili özel bir diyalog yaşandı. Nebî sordu, onlar söyledi. Orada bulunanlar o gün sözün en güzel ve en güçlüsü nasıl olur ve nasıl söylenirmiş onu gördüler, âdeta büyülendiler. Hele bu son diyalog o kadar hoşlarına gitti ki, Amr b. Ehtem"in sözleri üzerine Arap"ın en fasihi olan ve kendisine "sözün özü" lütfedilmiş olan Peygamber, “Gerçekten bazı sözler büyüleyicidir.” dedi.2
Bu olay bu kadarla kalmamış heyetin Müslüman olmasıyla Medine"de tutsak edilen esirler özgürlüğüne kavuşmuş, Hz. Peygamber (sav) heyette bulunanlara bol bol hediyeler dağıtmıştır. Yaşı biraz küçük olmasına rağmen Amr b. Ehtem"e özel ihsanlarda bulunmuş, ay yüzlü, söz ustası Zibrikân"ı da kavmine zekât sorumlusu olarak atamıştır.3 Zibrikân, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer dönemlerinde de bu görevini sürdürmüştür.4
Öte yandan kalabalık heyet Medine"den ayrılmadan, Cebrail, Hucurât sûresinin 4. ve 5. âyetlerini getirmiştir.5 Toplumsal insanî değerleri, sesi ve sözü kullanmanın ahlâkî ilkelerini öğreten ilâhî kelâm, bu hadisenin yadigârı olarak yeryüzüne indirilmiştir. Sözlerin en güzeli olan ilâhî kelâm, en güzel Muhammedî terbiyeyi hatırlatmış ve inananlara,
—Allah ve Resûlü"nün koyduğu sınırlara riayet etmelerini,
—Seslerini Nebî"nin sesinden daha fazla yükseltmemelerini,
—Ona karşı yüksek sesle konuşmamalarını,
—Hz. Peygamber"in aile efradına ait odaların arkasından ona adıyla hitap ederek bağıranların, akıllarını kullanmayan kimseler olduklarını,
—Fâsığın sözünü iyi tetkik etmelerini,
—Hiçbir topluluğun, bir başka toplulukla alay etmemesini,
—Keza hanımların da birbirleriyle alay etmemelerini,