dilimize hoşgörü şeklinde de çevrilmiştir. Allah Teâlâ, “Kitap ehlinden birçoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir.” 3 buyurmaktadır. Zira insan bazen bir kimseyi suçu, günahı ya da kabahatinden dolayı affedebilir ama onu kınamayı ya da ona serzenişte bulunmayı bırakmayabilir.4
Hoşgörü, âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber"in5 davranışlarının özüdür. Allah Resûlü, İslâm"ı yaymadaki başarısını, öncelikle hoşgörüsü ve müsamahası ile elde etmiştir. Zira Kur"an"da şöyle buyrulmuştur: “Allah"ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.” 6 Allah Teâlâ"nın, dinde zorlama olmadığını,7 eğer dileseydi yeryüzündeki herkesin iman edeceğini,8 Hz. Peygamberin zorlayıcı değil ancak öğüt verici9 ve tebliğci10 olarak gönderildiğini vurgulaması da insanlarla ilişkilerde asıl olanın hoşgörü ve müsamaha olduğunu göstermektedir.
İnsanlar arasında sevgiyi celbeden, kin ve nefreti ortadan kaldıran hoşgörü erdeminin en güzel örnekleri, Kur"an"da, “yüce bir ahlâk üzere olduğundan” 11 övgüyle bahsedilen Kutlu Nebî"nin hayatında görülmektedir. Hz. Âişe"ye Sevgili Peygamberimizin ahlâkı sorulunca o, şöyle demiştir: “O, kaba ve çirkin söz ve davranışlarda bulunmaz, çarşı pazarda insanlarla uluorta münakaşaya girmez, kötülüğe kötülükle karşılık vermez, bilakis bağışlayıcı ve hoşgörülü davranırdı.”12 Nitekim Yüce Allah da öfkelerini yenip insanları affedenleri, takva sahibi kimseler olarak nitelendirmektedir.13
Hoşgörü ortamının oluşması için insanların birbirini sevmesi gerekir. Çünkü hoşgörüyü besleyen, sevgidir. Sevginin olduğu yerde hoşgörü, sevgisizliğin olduğu yerde tahammülsüzlük vardır. Allah Resûlü, insanları sevmenin imanın bir gereği olduğuna dikkat çekmiştir.14
Bir kimse diğer insanların hoşgörüsünü elde etmek için öncelikle kendisi, başkalarına hoşgörülü davranmalıdır. Çünkü kişi, başkalarına hoşgörülü davrandığı ölçüde müsamaha görecek, davranış ve düşünceleri anlayışla karşılanacaktır. Bu prensip Hz. Peygamber tarafından, “Hoş gör ki, hoş görülesin.” 15 şeklinde özetlenmiştir. Aksi hâlde kendimize yapılmasına tahammül etmediğimiz davranışları başkalarına yaparak insanlardan hoşgörü bekleyemeyiz. Tek taraflı olarak hoşgörü beklemek, bu erdemi