Kutlu Nebî"nin hoşgörü anlayışı, sadece Müslümanları değil, bütün insanları kucaklayacak genişlikteydi. Özellikle diğer din mensuplarının kendi inançlarını serbestçe yaşayabilmeleri ve ibadetlerini rahatça yapabilmeleri hususunda her türlü kolaylığı göstermişti. Çünkü inanç ve ibadet özgürlüğü insanların vazgeçilmez haklarındandı. Bu haklar saygı görmeli, korunmalı ve yüceltilmeliydi. Allah Resûlü, Medine"ye hicretle birlikte temelleri atılan İslâm devletinin lideri olarak daha ilk günden itibaren Müslümanlar hâricindeki diğer din mensuplarına da anlayışla yaklaşmıştı. Nitekim İslâm"ın ilk anayasası olarak da nitelenen Medine Sözleşmesi"ne ensar ve muhacirlerin yanı sıra Yahudi kabilelerinin de katılmasını uygun bulmuştu.
Hz. Peygamber farklı inançlara hoşgörünün en ulvî örneğini Mekke"nin fethi sırasında göstermişti. Mekke halkına haklarında ne yapacağını düşündüklerini sorduğunda Kureyşliler ona, “Senden iyilik bekliyoruz! Sen, kerem ve iyilik sahibi bir kardeşsin! Kerem ve iyilik sahibi bir kardeş oğlusun!” diye cevap vermişlerdi. Bunun üzerine Resûlullah engin hoşgörüsüyle, “Haydi, gidin! Artık serbestsiniz.” 42 buyurarak yıllarca hiçbir hakaret ve eziyeti yapmaktan geri durmayan müşriklere büyük bir insanlık dersi vermişti.
“Heyetler Yılı” olarak anılan hicretin dokuzuncu yılında ise Necrân Hıristiyanlarının temsilcileri Medine"ye gelmişlerdi. Resûlullah"la görüşmek için Mescid-i Nebevî"ye girdiler. İbadet vakitleri gelince doğu istikametine dönüp ibadet etmeye hazırlandılar. Sahâbîler onlara engel olmak istediler. Fakat Rahmet Peygamberi, onların serbest bırakılmasını ve ibadetlerini yapmalarına müsaade edilmesini emretti.43 Hıristiyanların, Müslümanların mescidinde ibadet etmesi, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimizin evrensel hoşgörüsünün yansımasıydı.
Dinde zorlama yoktur.44 Dileyen inanır, dileyen inanmaz.45 Herkesin, istediği dini seçme hakkı vardır. İnanması için hiç kimse hatta peygamber bile olsa46 bir başkasına baskı yapamaz. Münferit olaylar hâriç, tarihte İslâm devletleri hiçbir tebaaya Müslüman olması için baskı yapmamıştır. Bunun neticesinde Peygamberimiz döneminden günümüze kadar gayri müslim tebaa, İslâm coğrafyasında dinlerini yaşamaları hususunda hiçbir zorlukla karşılaşmamışlardır. Hangi dinden olursa olsun herkes, devlete bağlı kalmak şartıyla vatandaş kabul edilmiştir. Bunun içindir ki, geçmişte İslâm coğrafyasında yaşayan pek çok gayri müslim halk, hiçbir asimilasyona