Hadislerle İslâm Cilt 3 Sayfa 456

Müslümanların birbirlerine sadece çirkin lakap takmalarını değil, hoşlanmadıkları hitaplarla seslenmelerini de asla tasvip etmemişti Allah Resûlü. Nitekim kendisi bir kimseyi en sevdiği ismiyle ya da en sevdiği künyesiyle çağırmaktan hoşlanırdı.37

Bir kimsenin duyduğunda rahatsız olmayacağı ve toplum tarafından olumsuz algılanmayan lakapların kullanımı bir çeşit adlandırmadır. Resûlullah da ashâbından bazılarına bu şekilde güzel lakaplar takmıştır. Enes (ra), topladığı bir çeşit baklanın adını Peygamberimizin kendisine lakap olarak verdiğini söylemiş38 ve bu sebeple “Ebû Hamza” diye anılmıştır.39 Ebû Hüreyre"ye ise latîfe olsun diye, “Yâ Ebâ Hir” (Ey kediciğin babası!)40 şeklinde seslenen Hz. Peygamber, elleri uzun olduğu için “zü"l-yedeyn” (iki elli) diye anılan birisine de bu ismiyle hitap etmişti.41 Hz. Ebû Bekir, “Atîk ve Sıddîk”;42 Hz. Ömer, “Fârûk”;43 Hz. Hamza, “Esedullah”;44 Hâlid b. Velid ise “Seyfullah”45 lakaplarıyla anılan sahâbîlerdi. Dolayısıyla bir kişinin tanınmasını kolaylaştırmak, meziyetlerini dile getirerek övmek ya da latîfe ile gönlünü almak gibi iyi niyetlerle lakap takmakta bir sakınca bulunmamaktadır.

İnsanın başkalarıyla alay etmesine çeşitli duygular ve düşünceler sebep olabilir. Meselâ, kibir ve kıskançlık gibi olumsuz duygular kişiye karşısındakileri küçümseme ve dalga geçme hakkına sahip olduğunu düşündürebilir. Ayrıca bazen insan kendi eksiğini kapatmak veya kendini ön plana çıkarmak için de böyle hatalara düşebilir. Hatta kimi zaman sadece eğleniyor ve insanları eğlendiriyor da olabilir. Ama bu sırada karşısındakinin gönlünü kırarak huzursuz etmekte, gönül kâbesini yıkmakta, onun ruhunu örseleyip sevgi ve saygı bağını yok etmekte olduğunu unutmamalıdır. Halbuki Allah Resûlü"nün, “...Müslüman kardeşini küçük görmesi, kişiye kötülük olarak yeter...” 46 sözünde ifade edildiği üzere, mümin kardeşini küçük düşürecek bir söz veya davranış bir Müslüman"ın kendisine yapacağı en büyük kötülüklerdendir. Her ne sebeple olursa olsun Müslüman hiç kimseye zarar vermemelidir. Zira Peygamber Efendimiz onu şöyle tanıtmaktadır: “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların zarar görmediği kişidir.” 47

    

Dipnotlar

37 MK3499 Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, IV, 13.

38 T3830 Tirmizî, Menâkıb, 45

HM12311 İbn Hanbel, III, 127.

39 İE1/440 İbnü’l-Esîr, Nihâye, I, 440.

40 Buhârî, Edeb, 111 —bâb başlığı—.

41 B482 Buhârî, Salât, 88

M1288 Müslim, Mesâcid, 97.

42 Hİ7/44 İbn Hacer, İsâbe, VII, 44.

43 EÜ4/143 İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gâbe, IV, 143.

44 Hİ2/122 İbn Hacer, İsâbe, II, 122.

45 İBS199 İbn Abdülber, İstîâb, s. 199.

46 M6541 Müslim, Birr, 32.

47 M162 Müslim, Îmân, 65

B10 Buhârî, Îmân, 4.