yarın (âhiret) için neler hazırladığına bir baksın!” Sözüne devamla, “Herkes altın ve gümüş paralarından, elbisesinden, buğdayından ve hurmasından bir avuç, hatta yarım hurma da olsa sadaka versin!” buyurarak mescitteki ashâbını bu fakirlere yardım etmeye çağırdı. Bunun üzerine ensardan bir zât, taşımakta güçlük çektiği bir torbayla mescide girdi. Sonra diğerleri onu takip etti, herkes imkânı nispetinde ne bulduysa getirmişti. Neticede mescidin ortasında iki kocaman yiyecek ve giyecek öbeği oluştu. Bu manzara karşısında sevinçten yüzü parlayan Kutlu Nebî, hayırlı bir işe öncülük etmenin âhiret yurduna getirisini, şu cümlelerle müjdeledi:
“Kim İslâm"da güzel bir davranışa öncülük ederse hem (kendi yaptığının) sevabını, hem de kendisinden sonra o işi yapanların sevaplarını alır. Üstelik onların sevaplarından da bir şey eksilmez. Kim de İslâm"da kötü bir davranışa ön ayak olursa, hem kendi günahını, hem de kendisinden sonra onu yapanların günahını alır. Yine onların günahından da bir şey eksilmez.” 31
Allah Resûlü"nün teşvik edici konuşmasında dile getirdiği, “...Herkes yarına (âhirete) neler hazırladığına bir baksın.” 32 âyeti, sahâbîlerin üzerinde o kadar kuvvetli bir tesir meydana getirmiş olmalı ki, onlar, bu yoksul grubun ihtiyaçlarını gidermek için seferber olmuşlar ve âdeta bir yarış içine girmişlerdi. Onların Mescid-i Nebevî"de Mudarlı yoksullar için biriktirdikleri yiyecek ve giyecekler gerçekte âhirete götürmek üzere biriktirdikleri azığın bir parçasıydı. Orada birikenlerin âhirette ilâhî bir lütufla, ödülle karşılık bulacağını biliyorlardı. Bunun için yarışmaya değerdi. Bu yarışın özelliği herkesin kazançlı çıkmasıydı. En kazançlı olan ise yarışı başlatan, yani hayra, iyiliğe öncülük edendi.
Bir kötülüğe öncülük edenin günah bakımından durumu da aslında bundan farksızdır. Allah Resûlü, bu durumda olan kişilerin akıbetini Kâbil örneğiyle inananlara anlatmıştır:“Bir can haksız yere öldürüldüğünde onun kanından/günahından Âdem"in ilk oğluna (Kabil"e) mutlaka bir pay düşer! Çünkü öldürme âdetini ilk kez başlatan odur.” 33 Kötülük etmek, kötülükte işbirliği yapmak, kötüye ve kötülüğe göz yummak dinî olduğu kadar insanî açıdan da kabul edilir davranışlar değildir. Sahâbîlerin Hz. Peygamber"e en büyük günahın ne olduğunu sormaları, iyilik kadar kötülük konusunda da hassas olduklarını göstermektedir. Allah Resûlü bu sorulara cevap verirken, Allah"a şirk koşmanın günahların en büyüğü olduğunu söyledikten sonra, anne babaya karşı saygısız ve kötü davranmak, yalancı şahitlik,34 haksız yere adam öldürmek,35 fakirlik endişesi ile çocuğunun canına kıymak ve