Bütün bunlarda malı ve serveti ölçüsüz harcamanın ötesinde, çok daha önemli bir noktaya dikkat çekilmektedir. Kulun Rabbi karşısında konumunu idrak etmesi, haddini aşarak Rabbine karşı israfa düşmemesi meselesidir bu. İnsanın başıboş bırakılmadığını vurgulayan,32 dolayısıyla ona sorumluluklarını hatırlatan İslâm, müminleri her anlamda israftan uzaklaştırma çabasındadır. Çünkü en temel anlamıyla kişinin yaptıklarında haddi aşması olan israf, aynı zamanda cehalet, gaflet, hata ve isyanın bir ifadesidir. Mümin ise nefsini kontrol eden, Allah"ın koyduğu sınırları aşmayan, her işinde dengeli davranan kişidir. O hep itidal üzeredir. Yemesinde içmesinde, vaktini kullanmasında, konuşmasında, harcamasında, infak edişinde, insanlarla ilişkisinde hatta Allah"a yönelişinde hep bu bilinçle hareket eder.
Allah"ın sevgisi, her işinde ölçülü olanlaradır. O, müsrifleri sevmez. Peygamberlerin yanında mücadele veren Allah erlerinin duasını tekrarlayalım biz de: “Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve işimizdeki israfımızı (taşkınlığımızı) bağışla...” 33