Mal, makam, şöhret, lüks hayat gibi insanoğlunun dünyada tamah ettiği pek çok şey olmasına rağmen, bunlar arasında hemen her dönemde ilk sırayı mal sevgisi almıştır. Allah Resûlü"nün, “Her ümmetin bir fitnesi (imtihan vesilesi) vardır, benim ümmetimin fitnesi ise maldır.” 28 şeklindeki uyarısı da muhtemelen bundan dolayıdır.
Resûl-i Ekrem, dünyaya tamahtan uzak durma yönünde sadece talepte bulunmakla kalmamış, kendisi ve ailesi de bu hususta örnek teşkil etmiştir. Onun için Rabbine, “Allah"ım! Muhammed ailesinin rızkını, yaşantılarını sürdürebilecekleri kadar ver!” diye dua etmiştir.29
Hz. Âişe validemiz, Efendimizin bu tavrını, “Resûlullah dünyadan göçüp gidinceye kadar üç gün arka arkaya buğday ekmeğinden doya doya yememiştir.”30 sözleriyle dile getirmiştir. Resûlullah"ın dünya nimetlerine karşı bu tavrı maddî imkânsızlıkların yaşandığı döneme de has değildi. Maddî sıkıntının olmadığı dönemlerde de mütevazı yaşantısını devam ettirmiş, hayatının sonuna kadar bu tutumunu sürdürmüştür. Nitekim Allah Resûlü"nün eşi Hz. Âişe, zaman zaman evlerine et girmiş olsa bile,31 “Muhammed"in ailesi iki gün buğday ekmeğinden doya doya yememiştir. İki günün biri mutlaka kuru hurma olmuştur.”32 diyerek mütevazı bir şekilde günlerini geçirdiklerini ifade etmiştir.
Hayat şartları ve maddî imkânlar ne kadar değişirse değişsin, Hz. Peygamber"in bu tutumunda bir değişiklik olmamıştır. Hasırdan yapılmış yatağından kalktığında yanaklarında hasırın izlerini gören sahâbenin, “Ey Allah"ın Resûlü! Üzerinde yatman için sana bir yatak temin etsek!” demesi üzerine Sevgili Peygamberimiz ashâbının bu talebini geri çevirirken şöyle diyordu: “Benim dünya (konforu ve lüksü) ile ne işim olur ki! Ben, dünyada bir ağacın altında gölgelendikten sonra yola koyulup orayı terk eden bir yolcu gibiyim.” 33 Allah Resûlü, dünyada bir yolcu gibi olmayı ashâbına da tavsiye ediyordu. Nitekim bir gün Abdullah b. Ömer"in omuzunu tutarak, “Dünyada (kimsesiz) bir garip, yahut bir yolcu gibi ol!” buyurmuştu.34
Allah Resûlü, Kur"ân-ı Kerîm"de gelip geçici olduğu defalarca belirtilen dünya hayatı için35 aşırı derecede hırs yapılmasını anlamsız buluyordu. Bir gün Tekâsür sûresini okurken ağzından, “Âdemoğlu, "Malım, malım!" der. Ey âdemoğlu! Acaba yiyip tükettiğinden, giyip eskittiğinden ve sadaka verip (âhirette karşılığını almak üzere) önden gönderdiğinden başkası senin malın mıdır? ”36 “Kendisi ölür gider, malını insanlara bırakır.” 37 cümleleri dökülüvermişti.