O"nun Resûlü ve müminler olduğunu bildirerek12 İslâm Dini"ne inananları birbirine kardeş ilân etmiştir.13 Müminleri, “Allah"tan başkasına kulluk etmeyen”,14 “O"nun ismi anıldığında kalpleri ürperen”,15 “gayba inanan”,16 “namazlarını kılıp zekâtlarını veren”,17 “birbirlerine iyiliği emredip kötülükten sakındıran”,18 “iffetini koruyan, sözünün eri ve güvenilir”19 kimseler olarak tavsif etmiştir. Daha pek çok âyette İslâm Dini"ni kabul eden kimsenin nasıl bir insan olması gerektiğini beyan etmiş ve böylece zihinlerde bir “Müslüman” imajı oluşturmayı hedeflemiştir. Allah"ın Sevgili Elçisi de aynı doğrultuda, getirdiği dinin nasıl bir din olduğunu anlatmaya gayret etmiş, bir yandan “tevhid” inancını kalplere yerleştirmeye çalışırken diğer yandan da bu inanca sahip olmanın gerektirdiği yükümlülüklere işaret ederek inananlara, “Müslüman” kimliğini kazandırmayı amaçlamıştır. Bu doğrultuda, “Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların emin olduğu kimsedir.” 20 ve “Müminin durumu ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı gelecek olursa ona da sabreder; onun için bu da hayır olur.” 21 gibi hadislerle Müslümanların ayırt edici özelliklerini dile getirmiş ve onların diğer din mensuplarından farklı bir hayat sürmeleri gerektiğini bildirmiştir.
Elbette ki yıllarca câhiliye karanlığında yaşamış insanların bir anda değişmesi, eski inançlarından sıyrılması, bu inançla yoğrulmuş örf ve âdetleriyle bağlarını koparabilmesi mümkün olmamıştır. Nitekim Resûlullah ile birlikte Huneyn"e, bir rivayete göre ise Hayber"e22 doğru yola çıkan Müslümanlar, heybetli, yeşil bir ağaca rastlamışlar ve Resûlullah"tan bu ağacı kendileri için “zâtü envât” tayin etmesini istemişlerdi. “Uğurlu askı” mânâsındaki “zâtü envât”, müşriklerin her yıl yanına gelip kurban kestikleri büyük, yeşil bir sedir ağacıydı. Müşrikler, silahlarını bu ağacın üzerine asarak bir gün boyunca ibadet amacıyla orada kalırlardı. Muhtemelen Resûlullah"a eşlik eden Müslümanlar, eski alışkanlıklarının etkisiyle böyle bir ricada bulunmuş, bunun bir putperest âdeti olup İslâm inancıyla bağdaşamayacağını düşünememişlerdi. İşte bu nedenle Allah Resûlü onların isteğine şöyle karşılık verdi: “Sübhânallâh! Sizin bu söylediğiniz, kavminin Musa"ya söylediği şu söze benzer: "...Ey Musa, bize o insanların taptığı tanrılar gibi bir tanrı yap..."” 23
İnançla ilgili konularda son derece hassas davranan Resûlullah, “Sizden biriniz yemin eder ve yemininde "Lât hakkı için" derse arkasından hemen "Lâ ilâhe illâllâh" desin...” 24 uyarısını yaparak, putlara tazim etmeyi, onlar adına yemin