Resûlü"nün sevgisi her sevginin üstündeydi. Mümin kadınların ancak mümin erkeklerle evlenebileceği çok açık bir dinî hükümdü.3 Öte taraftan sevgilerin en büyüğü olan Allah sevgisi, Allah"a ve Resûlü"ne itaati gerektiriyordu.4 Allah"ın sevgilisi olmaktan daha değerli ne vardı?
Zeyneb her ne kadar ayrılığı seçmiş olsa da aradan birkaç sene geçti ve Ebu"l-Âs bu ayrılığı bitirmeye karar verdi. Ebu"l-Âs, Mekkelilere olan tüm borçlarını kapattıktan sonra herkesin önünde kelime-i şehâdet getirerek Müslüman oldu ve Medine"ye hicret etti. Artık Zeyneb ile Ebu"l-Âs"ı ayıracak hiçbir engel kalmamıştı.5
Zeyneb ve Ebu"l-Âs"ın nikâhlarının yenilendiğine veya eski nikâhlarının üzerine evliliklerini devam ettirdiklerine dair farklı rivayetler bulunmakla birlikte, neticede Zeyneb, Allah ve Resûlü"nün rızası için ayrıldığı eşine, yine Allah ve Resûlü"nün rızasıyla kavuşmuş oldu.6 Böylece o, gerçek bir müminin kalbinde, Allah sevgisinin üstünde hiçbir sevgiye yer olamayacağını gösterdi.
Zeyneb ve Ebu"l-Âs"ın gönüllerini birleştiren o mukaddes bağ, sevgidir. Sevgiyi kullarının kalplerine yerleştiren ise Cenâb-ı Hak"tır. Allah, bütün sevgilerin kaynağı, varlık sebebidir, sevgisi sonsuz olandır. O, Vedûd"dur. Hem seven hem sevilendir. Vedûd isminin ifade ettiği sevgi, lütüfkâr ve merhamet dolu bir sevgidir. Bu sonsuz sevgi sayesinde O, tüm varlıklara rızık verir. Bu sınırsız sevgi ile kullarının da kendisini tanımasına, sevmesine yardımcı olur ve bu sevgi ile kullarını bağışlar. Zira Allah, “Çok mağfiret eden, pek sevendir.” 7 Kullarını bağışlamak onu sevindirir.8 Dolayısıyla canlı cansız varlıklarıyla tüm evren Allah"ın sevgi ve merhameti ile ayakta durur.
Kullarını sevmek, Allah"ın büyük bir ihsanıdır. Allah"ın kullarına duyduğu sevgi ve şefkat, annenin yavrularına duyduğundan çok daha fazladır. Resûlullah, kayıp çocuğunu telaşla arayan, bu arada, yavrusuna duyduğu özlemle bulduğu her bir çocuğu bağrına basıp emzirmeye çalışan bir anneyi ashâbına göstererek, “Bu kadının çocuğunu ateşe atabileceğini düşünebilir misiniz? (İşte) Allah"ın kullarına merhameti bu annenin yavrusuna duyduğundan çok daha fazladır.” buyurmuştur.9 Allah Teâlâ, kulunu sevdiği zaman, âdeta onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı (mesabesinde) olduğunu, kendisinden istediği zaman ona ihsanda bulunduğunu, kendisine sığındığı zaman da kulunu koruduğunu bildirmiştir.10 Sevgili Peygamberimiz, kulun (farz ve nafile) ibadetlerde bulunarak Allah"ın